İsrailoğullarında dindar bir adam vardı. Bu adamın kü çük bir oğlu ve bir tane de danası vardı. O zât bir gün danasını ormana götürdü ve şöyle dedi: "Allah'ım! Oğlumun bu danasını, oğlum büyüyünceye kadar sana emanet ediyorum. Aradan bir müddet geçtikten sonra bu adam öldü. Dana ise büyüyerek orta yaşa geldi. Fakat dana kendisini gören
Resûlullah: "Her çocuk fıtrat üzerine doğar. Sonra anne ve babaları onları ya Yahudi ya Hristiyan ya da Mecusî yaparlar." buyurur.
Çocuk iyi ve kötü şeylerden hangisiyle daha önce karşılaşır ise onu kabul eder ve öbüründen uzaklaşır, uzaklaştığı bu işi kabul etmek nefse ağır gelir. Hayırlı bir kimsenin nefsi evvelâ hayırlı iş ve âdetlerle karşılaşarak iyiliğe alışır ve nefsinde buna meleke hâsıl olur ise, o kimse kötülükten uzaklaşır, kötü yollara sapmak ona zor gelir.
Kötü kimsenin durumu da böyledir, kötülüğe alıştıktan sonra ona hayırlı işe yanaşmak zorlaşır.
Şehir halkı her çeşit lezzetler, bolluk ve genişlik içinde yaşamaya alıştıkları, dünyanın ve kendi heveslerinin düşkünü oldukları için şehirlilerin birçok fena huylarıyla nefislerini lekelerler. Bundan dolayı iyilik yollarından o nispette uzaklaşırlar.