"Ne olursa olsun mutlu değildi, hiçbir zaman mutlu olmamıştı. Hayatın bu yetersizliği, dayandığı şeylerin hemen bozulup çürümesi nereden geliyordu?.. Ama, bir yerlerde kuvvetli ve güzel bir insan, hem coşkunluk, hem de incelikle dolu kıymetli bir varlık, bir melek kılığı altında bir şair kalbi, gökyüzüne şairane düğün destanları söyleyen tunç telli bir rebap bulunsaydı, onunla tesadüfen niçin karşılaşmamalıydı? Ah, ne imkânsızlık! Zaten hiçbir şey böyle bir araştırmaya değmezdi; her şey yalan söylüyordu, her gülümsemenin altında sıkıntıdan bir esneme vardı. Her sevinç bir lanet, her zevk bir iğrenme gizliyordu ve en iyi öpücükler, dudaklarda gerçekleşmesi imkânsız daha yüksek bir şehvet özlemi bırakıyordu."
İnanılmaz ...
Bazen istediğim her şeyi söyleyebilmek için şair olmak konusunda hakiki bir arzu duyuyorum. Ama basit bir asker olmaya karar vermem lazım. Ama bazen, şairâne hislerim tuttuğunda, en büyük kararları o zaman alıyorum, bu zamanlar zihin günlük hayatın küçüklüklerinden kurtuluyor.
Reklam
Söz gelimi bir şair veya şairane bir bilinç, oldukça sıradan bir günde, bir otobüs durağında beklerken başlayan yağmurla veya belirsiz bir istikamet tutturmuş gibi mütemadiyen sağa sola manevra yapan bir karıncayla ilgilenebilen kişidir.
Sözgelimi bir şair veya şairane bir bilinç, oldukça sıradan bir günde, bir otobüs durağında beklerken başlayan yağmurla veya belirsiz bir istikamet tutturmuş gibi mütemadiyen sağa sola manevra yapan bir karınca ile ilgilenebilen kişidir.
Resmi ilk yıllık/salname Ali Suavi tarafından 1871 yılında Paris'te yayımlandı.Suavi 1871-73 yılları arasında biri Mısır'la ilgili olmak üzere üç salname yayımladı.Salnamelerde Osmanlı coğrafyası,ziraatı,endüstri ve ticareti ile ilgili istatistiki bilgilerle birlikte şehrin sokakları,yönetimi... gibi konulara yer verdi ve bazı alanlarda da devlee eleştiriler yöneltti.
Eskilerin 'Salname' olarak isimlendirdikleri yıllıkların işlevi nedir? İlk kez devlet eliyle 1847 yılında yayımlanan salnameler,daha sonraki yıllarda almanak ve yıllık olarak yayımlandılar.
Reklam
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Öyle derler(:
~~~ Ne kadar sert olsa da şairane bir yüreği vardı. ~~~
Ne olursa olsun mutlu değildi, hiçbir zaman mutlu olmamıştı. Hayatın bu yetersizliği, dayandığı şeylerin hemen bozulup çürümesi nereden geliyordu? Ama bir yerlerde kuvvetli ve güzel bir insan hem coşkunluk hem de incelikle dolu kıymetli bir varlık, bir melek kılığı altında bir şair kalbi, gökyüzüne şairane düğün destanları söylerken tunç telli bir rebap bulunsaydı, onunla tesadüfen niçin karşılaşmamalıydı? Ah, ne imkansızlık! Zaten hiçbir şey böyle bir araştırmaya değmezdi; her şey yalan söylüyordu her gülümsemenin altında sıkıntıdan bir esneme vardı. Her sevinç bir lanet, her zevk bir iğrenme gizliyordu ve en iyi öpücükler, dudaklarda gerçekleşmesi imkansız daha yüksek bir şehvet özlemi bırakıyordu
Sayfa 311Kitabı okudu
KÖPRÜ (Belki bu ismi değiştiririm)10 Dikilir Köprü üzerine, Keyifle seyrederim hepinizi. Kiminiz kürek çeker, sıya sıya; Kiminiz midye çıkarır kıyılardan; Kiminiz dümen tutar mavnalarda; Kiminiz çımacıdır, halat başında; Kiminiz kuştur uçar, şairâne; Kiminiz balıktır, pırıl pırıl; Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra; Kiminiz bulut, havalarda; Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı, Şıp diye geçer Köprü’nün altından; Kiminiz düdüktür, öter; Kiminiz dumandır, tüter; Ama hepiniz, hepiniz... Hepiniz geçim derdinde. Bir ben miyim keyif ehli içinizde? Bakmayın, gün olur, ben de Bir şiir söylerim belki sizlere dair; Elime üç beş kuruş geçer, Karnım doyar benim de.
611 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.