Abbası en çok kahreden durum, Cuma namazında Hüseyin'in arkasında saf tutan yüzlerce askerin şu an kıpırtısız şekilde yaşananları izleyebilmeleriydi. Zulüm karşısında hiçbir şey yapmaksızın durmak, tarafsızlık olamazdı. Resûlullah'ın buyurduğu gibi, haksızlık karşısında tutulan el ve susan dil şeytandandı ya, içlerinin sadece yanması onları bu zulme ortak kılınmaktan kurtaramayacaktı. Bunca vahşet ortasında kılıçları zalimlere yönelmeyenlerle de en az zalimlerle olduğunca hesaplaşacaklardı.
Secdeye kapandıklarında, göklerin ve yerin Rabbine en yakın andaydılar. Azîm Rab, bu kez "Rabbiyel-Âla" olmuştu. "Ey Yüce Rabbim! Seni tüm eksikliklerden tenzih ederim!"
Evet!.. Kadın ve erkek kendi şiarlarınca birbirlerinin örtüleriydiler. Kevser'in önce Nübüvvet ardından Velayet ile örtülüp sarmalanması, her ikisi arasındaki sürekliliğin de teşhisiydi.
Hüseyin Cuma'nın vazgeçilmezlerinden olan hutbesine Kevser Suresini okuyarak başladı: "Şüphesiz Sana Kevseri verdik. Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Elbette ebter olan Sana kin besleyendir."