Ai­lenin gelenekten arındırılmasıyla bugün ortaya çıkan cinsiyetler arası karşıtlıklar önemli ölçüde iki kişilik düz­lemde ortaya çıkıyorlar; yaşandıkları yerlerse mutfak, yatak ve çocuk odası. Çıkardıkları sesler ve belirtileri, evlilikteki bitmek bilmeyen ilişki tartışmaları ya da kar­şılıklı suskunluktur; yalnızlığa kaçış ve ondan çıkış; eş­lerden birinin birden anlamamaya başladığı, diğerinde bulduğu emniyet duygusunun kaybı; boşanmanın ver­diği acılar; çocukların tanrılaştırılması; diğerinden mü­cadeleyle alınan ve yine de onunla paylaşılacak olan, kendine ait bir parça yaşam için verilen savaş...
Ben benim; ve sonra: Ben kadınım. Ben benim; ve sonra: Ben erkeğim. Ben ile farz edilen kadın arasında, Ben ile farz edilen erkek arasında büyük uçurumlar var.
Reklam
:D
Erkekler, kendilerinin posasını çıkaran çatışmaları dikkate almamak gibi dikkate değer bir yetenek geliştir­diler.
Geleneksel olarak erkek cinsine biçilen klişe role göre, erkeğin "ba­şarısı" önemli ölçüde ekonomik, mesleki başarısıyla ba­ğıntılı. Ancak güvenli bir gelir onlara ideal erkek mode­lini, "ailesini hakkıyla besleyen" ve "koruyucu koca ve iyi aile babası" oldukları düşüncesini gerçekleştirme olanağı veriyor.
Eski "sert erkek" klişesi artık geçerli de­ğil. Erkeklerin çoğu artık duygularını ve zayıf yanlarını göstermek istiyor. Cinselliğe yeni bir açıdan yaklaş­maya başlıyorlar. Cinsellik artık onlara "yalıtılmış bir güdü olarak görünmüyor, tersine onu kişiliklerinin ola­ğan bir parçası olarak kabul ediyorlar. Partnerlerinin is­teklerini de dikkate alıyorlar.
çocuk mu kariyer mi sorusunda kariyeri seçince;
...kadın, annelik duygusundan yoksun olmakla suçlanıyor ve buna katlanmak zorunda kalıyor.
Reklam
Dünyanın tek bitmeyen işi: Ev işi (ev erkeğinin görüşleri)
...en kötüsü de şu temizlik işi, en nahoş olan bu, hatta gerçekten mide bulandırıcı... insan bunu ger­çekten her gün yapınca anlıyor, örneğin bir cuma gü­nü bir yeri temizliyorsunuz, ama bir sonraki cuma ay­nı yerde yine aynı pisliği buluyorsunuz. Ve bu gerçek­ten insanın onuruna dokunuyor, sinirleri yıpratan, hatta öldüren bir uğraş bu... insanın neredeyse tam anlamıyla 'yel değirmenlerine karşı bir savaş bu!' diyesi geliyor."
Kadın evde kalır, erkek çalışır. . . Bütün bun­lar erkeklerin algısında hiçbir şekilde kadınların gerçek­ten hor görüldüğü anlamına gelmiyor, tersine nesnel bir çözüm olarak görünüyor.
Gençlerin büyük bir çoğunluğu -evlilik ve aile kurumlarına kuşkuyla baksalar da- bağlılıklardan arınmış bir hayat peşinde koşmuyorlar. Sağlam ve sürekli bir ilişki ideali bugün hala ön planda, "sadakat hala son derece doğal görülüyor; sadece işte resmi kanunların ve kilise ahlakının meşrulaştırmalarına ve zorlamalarına pek aldırış edilmiyor.
Aşk merhamet de, yemin de, sözleşme de ta­nımaz. Söylenen, kastedilen, yapılan şeyler, ağzın, elle­rin ve bedenin diğer bölümlerinin dilinden daha fazlası değildir. Yeterince sevilmediğini ya da yanlış sevildiğini düşünen hangi insan, hangi mahkemeye gidip hakkını isteyebilir ki? Adalet, doğruluk (ya da dünyamızın taşı­yıcı sütunları artık nelerse) var mıdır aşkta?
107 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.