Öyle ya, kaderimi, senin beni tanımamanın acısını ilk o gün tattım ben; nitekim hayatım boyunca bu acıyla yaşadım, bu acıyla ölüyorum; o gün tanımadın beni, şimdi hâlâ tanımıyorsun.
Sana nasıl anlatsam ki bu hayal kırıklığını!
Erkek cephesinde aşk sinyali böyle başlıyor demek..
Evin herhangi bir odasına o girdiğinde neden kendimi orada evimdekinden rahat hissettiğimi, odadan çıktığındaysa neden çöllerde kaybolmuşa döndüğümü kendime sormalıydım; kıyafetindeki, başka hiçbir kadında dikkat etmediğim, aklımda kalmayan küçük değişiklikleri neden fark ettiğimi,hatırladığımı, neden onu gördüğümü, duyduğumu, ona dokunduğumu ve neden hayatım boyunca başka hiçbir kadını öyle görmediğimi, duymadığımı, onlara öyle dokunmadığımı sorgulamalıydım.
Sayfa 73 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Hayatım boyunca gençlik ideallerime ihanet etmemenin savaşını verdim. Belki yanışlarım da oldu ancak bilerek asla İslam davasına, Müslümanlara zarar verecek bir fil
içinde olmadım. Hak bildiğim, doğru bildigim ne varsa onları yaparken ısrar ve devamlılık esasım oldu. Bıkmadan usanmadan, başardım-başaramadım demeden koşturmayı
kendime esas kıldım. Benim için gençlerle bir olmak, karşılık beklenmeyen bir aşk bir sevda bir dert oldu, Ben hiç dertsiz, aşksız olmadım. Dertlerime çare bulmak için de hem okudum hem sohbet ettim. Hep bir davam oldu,
hep belki bu dünyada ulaşamayacağım büyük hayallerim oldu. Onun için gençleri hep aşka, derde, içinde İslam olan hayallere davet ettim. Kendime davet edip nefsimi hiç
sevindirmek istemedim.
Buraya hem yalnızken ve hem de gençlerle iken karşılaştığım olumlu olumsuz şeyleri kaydettim. Bu ülkenin gençlerinin ya doktrinlerle ya da ahlaksızlıklarla
Islam'dan uzaklaştırıldiğını gõrdüm. Onun için gençlerle sohbetin bu kitaptan, kitap yazmaktan daha önemli
olduğuna inandım. insan yetiştirmek, kötülükleri önlemenin en önemli yoludur diye düşündüm. Bu ülkede İslam'ı yaşar ve hakkıyla da anlatabilirsek Allah'ın
bizi ummadığımız başarılara kavuşturacağına inandım.
Herkesin bizi sevmesi değil ama özümüzle, sõzümüzle,
eylem ve yaşantımızla herkesin bizi takdir edip bizi õrnek
almasını amaç edindim. Yalnızlığın ve õtekileştirilmişliğin her çeşidini tattım. Ama hiç ümitsiz olmadım.
Amacım arkamda güzel bir seda bırakmaktır. Ve duam odur ki, öldükten sonra da sevap sayfaları kapanmaya defterim olsun.
Yumuşak dudakları ensemden aşağı doğru, çıplak
omuzlarıma kadar indi. Kollarıyla bedenimi sarmıştı ve
elleri göğüslerimin üzerindeydi.
Bir an için arkamda arzuyla titrediğini hissettim. Benim de ondan farkım yoktu. Sırtımın üzerine uzandım ve
hemen sertleşmiş göğüs uçlarımı emmeye başladı. Ardından boynumu, kulağımı, dudaklarımı... Eliyle yüzümü
okşarken dili ağzımın içine girmişti.
Aman Tanrım, alev almıştım. Lavaboda hayatım film
şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeden önce, artık öleceğimden emin olduğumda ne düşünmüştüm? Jonas’ı sevdiğimi. Beynimin o an üretebileceği en savunmasız, ham
ve hayati düşüncelerin arasında Jonas’a olan sevgim sarsılmazdı.
“Sarah,” dedi nefes nefese beni öperken. “Seni kaybedeceğimi sandım,” Duygu selinde boğuluyordu. “Sarah,”
dedi yeniden.
“Seviş benimle.”
Tereddütle geri çekildi.
“Doktor üç günden sonra seks yapabileceğimi söyledi,” diye ona güvence verdim. Pekala, teknik olarak doktora ne zaman yeniden seks yapabileceğimi sormamıştım.
Ama Dr. Sarah buradaydı ve bir sorun olmayacağını söylüyordu. Kendimi sağlığıma kavuşmuş hissediyordum ve onu içimde istiyordum. Ona ne kadar mümkün olabilecekse o kadar fazla temas etmek istiyordum. Tanrı aşkına, adam az Önce benim her bir parçamı sevdiğini söylemişti ve içim birdenbire bunu kanıtlaması için arzuyla dolup taşmıştı.
Yüzüme dokundu. “Canını yakmak istemiyorum.”
“Ağırdan alabilirsin.”
Şiirimde tekrar dizeleri azdır
Hayatım gibidir kolayb dönüp ardıma bakmam
Biri samur biri tilki mizacım
Hayata aldırmadım ölüme hiç aldırmam
Kalbini aşk ile derinleştir yeter ki
Çok eskidendi yıldızlara bakar gibi baktığım gözler
Gel şimdi ölmeyecek şeylerden konuşalım