”Çocukluğunu özlemeyen, kimseyi özlemez, kimseyi sevmez; bu dünyada yaşamıyor demektir …“
Biz insan değil miydik daha önceleri, yaşamıyor muyduk yoksa? Ondan mı sarılamıyorduk birbirimize?
Reklam
Zaten koşsa da yetişemeyecekti, belliydi. Hem her koşan istediği yere yetişemiyordu ki. Bunu düşününce altın bulmuş gibi sevindi, kendini önemsedi. "Her zaman geç kalan birileri vardır, geç kalınan bir yer vardır." dedi.
Toplum bizi itti, kendi içinden dışarıya attı, üzerimize sevgiyle eğilen olmadı. Herkes bizi eleştirdi durdu. Biz de ne yaptık? Önümüze çıkan ilk kavgacının peşine düştük. Ortamı, zamanı, tüm öteki gerçekleri düşünmeden, buna bile fırsat bulamadan, dipsiz, sonsuz bir kavgaya bulaştık... Zamanı ve yeri iyi seçilmemiş kavgalar yenilgiyle bitiyor.
Gizli Düşman
Hepsi geldi geçti, aha sen de yoksun artık, yarın ben de yokum, amma ki ölünceye kadar yine de birini bulup ona ağız dolusu sövmek istiyorum, "Sebebi sensin bütün bunların!" diye bağırmak istiyorum. Yoksa, hiçbirimiz kötü değildik diye kendimi ve hepimizi savunmak istiyorum. Toprak kötü müdür, su kötü müdür? Bizler de topraktan gelmedik mi, suyla yunmadık mı? Kimdir bizi bu durumlara sokan diye sormak istiyorum Bekir'im; kim, kim, kim? İçimizi dışımızı işgal eden, bizi de kendisine benzeten kim? Daha elinden kurtulamadım o gizli düşmanın. İçimde kezzap yarası gibi derin bir oyuk, bitmez bir sızı, alnımın orta yerinde kurşun yarası.
Ölüm bizim ev sahibimiz değil mi? Onun kiracısı değil miyiz?
Reklam
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.