İnsan yetmiş yaşında ölüp de Halley kuyrukluyıldızını görme olanağını bulamayabilir.
Cehennem ezelden beri var olsa bile tarihi şeytanın başkaldırısıyla başlar.
Reklam
Bir ton ağırlığındaki mermer, bir harp, mermer kırıkları, bitkisi, mezarın çevresindeki beyaz mermer duvar, kiliseden gelen org sesi... CLARA CECİLİA DAWLISH 1890-1960 ...ve org fırtınasının ortasında, hemen hemen ayaklarımın arasında, daha küçük harflerle yazılmış İki sözcük: Cennet müziktir. Öyle bir yerde umursamazlıkla gülebildiğim için dehşete kapılarak toparlandım; sanki uzun bir parmak uzanıp sırtıma dokunmuştu; sanki ürpertilerimin kaynaklandığı sinirlerin kökleri topraktaydı. O da oradaydı, İki metre ötemde; hiç kullanılmayan o korkunç, o acınacak beden; Çinli yüzü ve sararmış fırfırlarıyla. Sanki adlandırılamayan şeyler önümde yükselip güneşi karartıyorlarmış gibi, bu da, öncesinde tiksinme, dehşet, çocuksuluk ve atavizm dışında hiçbir şeyin varlığını sürdürmediği bir tür psişik kulak testiydi. Kendi sesimi duydum — bağıra bağıra dürüst olmaya çalışıyordu sanki. "Seni hiç sevmedim! Hiçbir zaman!”
Okuma listemde tepelerdeki üçleme
Beckett'e göre, kimi öykülerinde ve şiirsel düzyazılarında betimlediği gibi, sonsuz bir “bataklığın” dibinde “önünü görmeden” ilerlemeye çalışan yersiz yurtsuz, malı mülkü olmayan bir “serseri” konumundadır insanoğlu... Ünlü “Beckett Üçlemesi”nin ilk romanı Molloy'un başkişisini yaşlanmış, bedensel açıdan yoksunlaşmış, ama yine de “göçebe hareketliliği” içinde bir “serseri” olarak görürüz. İkinci roman Malone Ölüyor'da ise artık yatağa bağımlı olan kahraman daha doğrusu anti-kahraman- bir yaşlılar evinin tek başına kaldığı odasında yatmakta ve yalnızca yazma edimini gerçekleştirebilmektedir. Elindeki —yontula yontula iyice küçülmüş— kurşun kalem bittiğinde yazamayacak ve bedeni cansız kalacak... Üçüncü kitap Adlandırılamayan'a geldiğimizde, görüyoruz ki yalnızca “bilinç” kalmış ortada. “Serseri”nin bedeni yokolmuş... Beckett, “ruh”un ölmezliği konusunu çoktan geride bırakmış. Ama “bilinç” ne olacak? Beckett bunu bilemiyor, bu yüzden de bilinç sürüyor. Ama bilincinin içinde dolaştığımız kişi yok artık, adı yok, adlandırılamıyor...
Samuel Beckett Yüz Yaşında/Ayşegül YükselKitabı okudu
HPL'nin kullandığı yazım tekniklerinin peşine düşenler, onun genç mektup arkadaşlarına yazdığı mektuplarda, yorumlarda, tavsiyelerde de işaretler aramayı deneyebilir. Ama yine de sonuç şaşırtıcı ve yanıltıcıdır. Bunun sebebi öncelikle Lovecraft'ın muhatabının kişiliğini dikkate almasıdır. O her zaman yazarın ne yapmak istediğini anlamaya çalışmakla başlar işe; akabinde de sadece, söz konusu hikâyeyle tam olarak uyumlu, kesin ve nokta atışı öneriler getirir. Dahası, sık sık önce kendisinin ihlal ettiği tavsiyelerde bulunduğu olur; hatta "canavarca, ağza alınamayan, adlandırılamayan gibi sıfatların kullanımının abartılmamasını" öğütleyecek kadar ileri gider... Ki bu, onu okuyan için oldukça hayret vericidir. Genele uyarlanabilecek tek belirti aslında 8 Şubat 1922 tarihinde Frank Belknap Long'a yazdığı bir mektupta bulunur: "Asla hikâye yazmaya çalışmam, hikâyenin kendisinin yazılma ihtiyacı duymasını beklerim. Bile isteye bir hikâye yazma amacıyla işe koyulduğumda sonuç yavan ve düşük nitelikli olur."
Sayfa 49 - 50Kitabı okudu
Şu adlandırılamayan düşünce hâlâ orada. Sessiz sedasız bekliyor. Şimdi sanki şöyle diyor: Öyle mi istediğin bu muydu? Ama sen onu hiç elde etmedin ve hiçbir zaman da elde edemeyeceksin.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.