şuuraltlarını bir aç bak - aynı basit mekaniz­ma - tekdüze bir yaşamı değiştirme içgüdüsü - elleri­ne düştü ya bir konu - onu berbat edesiye oynayacak­lar - bir şeyi sevememenin. bir şeye kendini vereme­menin - kendi kendine yetememenin verdiği kişilik azlığı - kimi bunu iyilik adıyla - kimi kahramanlık diye -kimi kendini göstermek için bir fırsat sayarak - yani içinde kalmış. bir türlü yaşama geçiremediği görüşleri. istekleri. felsefeleri var ya - ama yeri değilmiş. mekanı değilmiş - fırsat bu fırsat - bir de ağızlarından özgürlük. kişiye saygı. kişilik. birey lafı eksik olmaz -ayol ilk önce kendi yaşamınıza sokun bu erdemleri -
Kıskançlık
Erkeklerini, hiçbir fırsat kaçırmayarak, güzel görmekten, aşktan, sevişmekten mahrum bırakan bu kadınlar, aynı zulmü kendi cinslerine de yaparlar. Tanıdıkları bir kadının başından kazara bir macera geçer, mesela bir 'mektubu' yakalanır, yahut da kocasından boşanıp diğer birine varırsa hepsi birden ona darılırlar ve dehşetle afaroz ederler. Aradan uzun seneler geçer, o kadını sokakta gördüler mi; yollarını değiştirirler, bazıları yüzüne tükürmeye kalkar, en insaflıları biraz acır, 'Ah, zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş' der. Semtimizde, 'Bir kadının en birinci görevi güzel olmaktır' sözünün nasıl tehlikeli bir yalan olduğunu pek iyi bilen anneler, kızlarını, ellerinden geldiği kadar güzellikten, şuhluktan, süsten, serbestlikten alıkoyarlar. Bu annelerin sokağa çıkarken kızlarının kulaklarına fısıldadıkları öğüdün değişmez modeli budur: 'Kızım! Peçeni indir. Ellerini çarşafın içine sok. Başını öyle yukarı kaldırma, aşifte diyecekler. Önüne bak. Fransız karıları gibi zıp zıp yürüme. Yavaş, yavaş. Göğsünü ileri çıkarma, arkamıza takılacaklar. Sana azgın diyecekler. Adın çıkacak. Evde kalacaksın, vs. vs...' Sonra, tanışan, görüşen her aile, sanki birbirlerinin doğal müfettişleridir. Sakın bir aile içinde küçük bir aşk macerası geçmesin. Rezalet, dedikodu birden göklere çıkar, kahramanlarını tefe korlar. Oğullarının ve kızlarının gizlice görüşmelerine, mektuplaşmalarına aldırmayan; göz yuman annelere bütün tanıdıkları, yine birden darılır; 'Ah, ayol kadın bu yaştan sonra boynuz dikiyor...' diye ondan iğrenirler.
Reklam
Kerpiç odada ilk dikkat çeken şey, köşe duvarlarındaki oyukta sanki "Ezelden beridir ben buradayım," diyen kararmış ocaktı. Aşlarını pişirmeye, bedenlerini ısıtmaya ve odayı aydınlatmaya yarayan ocaklar, bu insanlar için "yuva" kelimesiyle aynı anlamı da taşırdı.
Sayfa 10 - Luna YayınlarıKitabı okudu
GEÇMİŞTEKİ "LİNÇ KÜLTÜRÜ"
Abbasi Hilafeti'nin başlarında, Halife Me'mun, 813 yılında Mihne yani bir tür Engizisyon mahkemesini kurarak, Mu'tezile'nin temel görüşlerinden olan "Kur'an'ın yaratılmışlığı" (mahluk olduğu) doktrinini dayatmıştır. Mihne uygulaması kesinlikle yanlış ve akılsızcaydı. Sonucu da felaket oldu. Yine de sadece
Sayfa 226Kitabı okudu
Bütün yumurtalar aynı sepete konmaz
Sayfa 183Kitabı okudu
RE’YİN GERİLEMESİ
Eş'ari teolojisinin İslam hukuku üzerindeki etkisini daha yapısal biçimde görmek için re'yin yükselişi ve gerilemesine bakabiliriz. Arapça bir terim olan re'y genellikle "muhakemeye dayanan fikir" veya "sağduyu” anlamına gelmektedir. "Görme" ile aynı kökten geldiği için “akıl gözüyle görme" olarak da
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
244 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.