Siret-i Nebi
Bir ses -belki de İbn Kamia- “Muhammed öldürüldü!” diye bağırdı. Bu ses tüm düşmanı kapladı ve hepsi Hubel ve Uzzâ’yı övüp yücelten sözler söylediler. Uhud bu sözlerle çınlıyordu; kaçıp dağa sığınan Müslümanlar pişman olmuş ve üzülmüşlerdi. Cesaretini kaybeden daha birçok Müslüman da elinden geldiğince hızla dağa doğru kaçıyordu. Fakat istisnalar da vardı. Bunlardan biri de, Peygamber (s.a.v)’in hizmetçisi Enes’in dayısı -bu isim ona dayısından sonra verilmişti- Nadr’ın oğlu Enes’ti. Peygamber (s.a.v)’in, Bedir’de bir okla öldürülen oğlunun Firdevs cennetinde olduğunu haber verdiği kadın Enes’in kızkardeşi, yani Nadr’ın kızı idi. Enes, yaşama arzusunu yitirmiş ve kendilerinde ne savaşa devam etme ne de kaçma isteği kalmamış iki arkadaşını gördü. “Niye burada oturuyorsunuz?” diye bağırdı. Onlar: “Allah’ın Rasûlü öldürülmüş” dediler. “Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın ve onun gibi ölün” dedi. Ve savaşın en yoğun olduğu yere doğru ilerledi. Daha sonra Sa’d İbn Muâz, onun kendisine şöyle bağırdığını Peygamber (s.a.v)’e söyledi: “Cennet! Uhud’un öbür tarafından Cennet kokusu alıyorum.” “Ey Allah’ın Rasûlü” dedi Sa’d, “Ben onun savaştığı gibi savaşamazdım.” Savaştan sonra Enes (r.a.)’i seksenden fazla yara almış bir halde buldular. Yaralardan tanınmayacak hale gelmişti. Onu kız kardeşi ancak parmaklarından tanıyabildi.
Sayfa 258 - İz Yayıncılık, İstanbul 1994, 3. Baskı
candide: asılmak üzere olan bir bilge bana bütün bunların mükemmel olduğunu söyledi; bunlar güzel bir tablonun gölgeleridir. martin: sizin asılan bilge dünyayı alaya almış, sizin gölge dediğiniz şeyler feci birer lekedir.
Reklam
Sonunda bütün evreni birleştirmiş, avucuna almış, ona bakıyordu; gizemlerin arasında korkudan ne yapacağını şaşırmış halde, bilmediği bir hedefe varmak için koşuşturan dehşete düşmüş bir gezgin olarak değil; gözlemleyerek, çözerek ve öğrenilmesi gereken her şeye aşina olarak evrenin dar sokaklarında, sapa yollarında ve ormanlarında dolaşıyordu. Daha çok öğrendikçe evrene, hayata ve bütün bunların ortasında kendi hayatına daha çok hayran oluyordu.
Sayfa 127Kitabı okudu
Sunuş
Avrupamerkezci tarih anlayışı, Batı uygarlığını, kendine özgü bir tarihsel gelişmenin ürünü olarak görür. Buna göre, bugünkü Batı uygarlığı, insanlığın genel gelişim çizgisinden ayrılmış, daha verimli bir yola sapmış ve diğer uygarlıklar karşısında üstün bir konuma gelmiştir. Diğer uygarlıklar da kuşkusuz kendine özgü bir tarihsel gelişmenin
Sayfa 13 - KAYNAK YAYINLARI - BİRİNCİ BASIM - HAZİRAN 1998Kitabı okuyacak
Elini elinin içine almış, gözlerinin ta içine bakmış ve orada güzel bir ruh görmüştü; aynasında parladığı gözler kadar, ona biçim verip ifade kazandıran beden kadar güzel bir ruh.
. Genç olmayı bırakmalıyım. Neden ? Bu beni öldürüyor, genç olmak beni öldürüyor. . . .
Reklam
796 öğeden 151 ile 160 arasındakiler gösteriliyor.