Fakat ne olursa olsun, Kemal Tahir'in bu sınırlı Marksist eğitimi, kendisinde geniş bir fikir perspektivi oluşturdu. Öğrendikçe, daha çok öğrenmek açlığını yaşıyordu. 'Marksizm', madem ki bir sosyal sistemdi; sosyolojinin bir ürünü idi; öyleyse ham maddesi, 'Tarih'ti!. Nitekim sistemin bir adı da 'Tarihî Maddecilik'ti! Öyleyse, hem dünya tarihini, hem ülkenirı tarihini çok iyi bilmek gerekti.
Sayfa 8 - Emre Yayınları, 1995, 2. Baskı, İkinci Baskıya Önsöz, Kemal Tahir ÜstüneKitabı okudu
Bu mahkumiyetten sonradır ki Kemal Tahir, Marksizmi iyiden iyiye öğrenmeye koşuldu. Çok az kitap bulabiliyordu. Çevresindeki kimselerden, Dr. Hikmet Kıvılcım'dan, Nazım Hikmet'ten kaptığı fikirleri, kendi görüş açısı içinde değerlendirerek geliştirmeye çalışıyordu. Daha sonraları, Marks'ın Kapitalini, Fransızcasından hak etmeye çalıştı! Bana bir çok defalar: "İşte Nazımın bana yazdığı mektuplar ortada... Marksizmden haberi bile olmadığı; sadece sloganlarla düşünmeğe çalıştığı meydanda. Hem cezaevinde tezgâh kurup mahpusların sırtından para kazanmanın, hem komünist olmanın mümkün olduğunu sanıyordu. Marksizmin bir hayat biçimi olduğunun farkında bile değildi. Benim kendisine yazdığım mektuplar kaybolmamış olsaydı, bu konuları kendisiyle tartıştığımı görecektiniz.. Bunu söylerken, böbürlenmek istemiyorum; sadece o dönemdeki fikir fukaralığımızı anlatmak istiyorum!" demiştir.
Sayfa 8 - Emre Yayınları, 1995, 2. Baskı, İkinci Baskıya Önsöz, Kemal Tahir ÜstüneKitabı okudu
Reklam
Bu dönemde Kemal Tahir'in Marksistliği, bir şair coşkunluğundan başka bir şey değildi. Toplumun göbeği sayılacak bir ortamda yaşıyordu. İyisini de kötüsünü de görüyor, değerlendiriyor ve eleştiriyordu. Çevresi de -adı marksiste çıkmış kimselerle dolu olduğu için- komünist olmuş çıkmıştı!. Bir konuşması sırasında bana: "Komünistlik suçundan 15 yıl hapse mahkum edildiğim gün kitaplığımı birisi elden geçirseydi, yüzlerce sağ kitaba karşılık 5-6 sol kitap ya bulur, ya bulmazdı!." demiştir. O kadar pisipisine 15 yıl hüküm giymişti...
Sayfa 8 - Emre Yayınları, 1995, 2. Baskı, İkinci Baskıya Önsöz, Kemal Tahir ÜstüneKitabı okudu
Bu, Nazım Hikmet hayranlığından doğan Marksist tutum, plâtonik olmaktan ileri bir safhada değildi. Daha doğrusu, sistemler arasında bir bocalama yaşıyordu Kemal Tahir!.. Yürek ve kafa cengi başlamıştı... Fakat hayatının ağırlık noktası, Nazım Hikmet çevresine artık kaymıştı. Polis, kendisini izliyordu. Kemal Tahir de sözünü esirgemiyor, henüz gerçek yapısını kavrayamadığı Marksizmi, savunur görünüyordu.
Sayfa 7 - Emre Yayınları, 1995, 2. Baskı, İkinci Baskıya Önsöz, Kemal Tahir ÜstüneKitabı okudu
Kendisine, zaman zaman sormuştum: "Nazım Hikmetle kaynaşıp Marksizme koşulunca, eski dostların ile kopuştun mu?.." Bu soru karşısında biraz dalar gider, sonra uzak bir sesle cevap verirdi: "Kopuştuk sayılmaz! Eskiden 'buluşurduk', sonraları 'rastlaşır' olduk. Ayaküstü sohbetlerimizde, birbirimizi incitmeyecek konular seçmekte özen gösteriyorduk!.." derdi.
Sayfa 7 - Emre Yayınları, 1995, 2. Baskı, İkinci Baskıya Önsöz, Kemal Tahir ÜstüneKitabı okudu
Şiire sıvanan kişi, düzyazı'nın da hakkından gelir! Kemal Tahir de, -gençliğinin ilk yıllarında bile- iyi bir düzyazı ustası olacağının işaretlerini vermişti; hikâye yazıyordu. Pek çok hikâye yazmıştır. Bunların çok azı, bugün elimizdedir. Konuşmalarımız sırasında: 'pek çok hikâye yazdığını, bunların çoğunda müsvedde kullanmadığını; bu hikayeleri, ya mektuplarında dostlara; ya yayınlanmak için gazete ve dergilere gönderdiği için, elinde hemen hemen hiç bir şey kalmadığını yakınarak söylerdi.'
Sayfa 6 - Emre Yayınları, 1995, 2. Baskı, İkinci Baskıya Önsöz, Kemal Tahir ÜstüneKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.