-Kıyafetinizde ne var? Sizi gören kim olduğunuzu yüzünüzden anlar. Demek o da anlamıştı. Zaten ben kaderimin yüzümde yazılı olduğunu artık biliyordum. Şunu da söyleyeyim ki Halit Ayarcı hiç de başkaları gibi kılık kıyafetimi saymamış, sadece yüzüme bakmıştı.
Sayfa 195
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı.
Reklam
Acaba böyle düşünen başkaları da var mı?
“Başıma güzel bir şey geldiği zaman kendimi hep şunu düşünürken buluyorum: Bakalım bu kez işler ne zaman kötüye gidecek. Hani neredeyse en kötü ihtimal her neyse bekletmeden gerçekleşsin, geç olacağına erkenden olsun, mümkünse hemen olsun ki en azından bu konuda artık kaygılanmayayım istiyorum.”
FELSEFECİLERİN SINIFLARI VE KÜFÜR ÜZERE BULUNMALARI Felsefeciler, fırkalarının çeşidi çok olmasına rağmen, üç kısma ayrılırlar: 1. Dehriyyûn, 2. Tabî’iyyûn, 3. İlâhiyyûn. **Dehriyyûn:** Felsefecilerin en eski grubudur. Kâinatı idare eden kudret ve ilim sahibi bir yaratıcı olan Allah’ı inkâr etmişlerdir. Âlemin bir yaratıcı tarafından değil de,
Sadece sen değil, “ben”e tutunan herkes benmerkezlidir. Tam da bu yüzden “benliğe tutunmak”tan “başkalarıyla ilgilenme”ye geçmek gerekir. … Sadece kendileriyle ilgilenen kişiler dünyanın merkezinde olduğuna inanır. Bu tür kişiler için başkaları sadece “benim için bir şeyler yapacak kişiler”dir. İçten içe şuna inanırlar: “Herkes bana hizmet etmek için var ve benim duygularıma öncelik vermeli.” “Hayatın ana karakteri” olmaktan “dünyanın ana karakteri” olmaya geçerler. Dolasıyla ne zaman bir başka kişiyle temasa geçseler, düşündükleri tek şey “Bu kişi bana ne verecek?” olur. Ama bu beklenti her durumda karşılanmaz. Çünkü başkaları senin beklentini karşılamak için yaşamaz. Sen bir topluluğun parçasısın, merkezi değilsin. … “Bu kişi bana ne verecek?” diye değil, “Ben bu kişiye ne verebilirim?” diye düşünmek gerekir. Buna topluluğa adanmak denir.
Sayfa 187Kitabı okudu
Denizin kumları üzerinde durdum . Ben denizin kumları üzerinde durdum Ben, diyorum, demek oluyor ki bir anlamım var benim de Değişen bir şey olarak ve değiştiren Bir anlamım var Peki öyleyse neden hep başkaları tanımladı beni şimdiye kadar Neden Gerçi sessiz ve ünü olmayan bir yaratıktım, biliyorum Ve onlar güçlüydüler, biliyorum Ne zaman biraz öfkelenmeye kalksam, bu bile Onların istediği bir öfke oluyordu ki Sonra ben susuyordum Ama bir suçluluk da duyuyordum ki, bu da bir başkaca düşma-nımdı benim Ben neydim.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.