Görmek başka, uydurmak gene başkaydı. Hem kişi uydururken rahatça anlatamıyordu ki... Dili dolaşıyordu. Görmek de, yaşamış olmak gibi çok kolaylık sağlıyordu anlatana.
eskiden mecidiyeköy de hep dutluktu. :D
«Sen nerde öğrendin ağaca çıkmasını?» «Mecidiyeköy'de... Orası da köy değil mi?» «Köy olmasına köy de, ağaç nerde?» «Eskiden dut ağaçları varmış.» «Sana ne eski dut ağaçlarından?» «Teyzemin bahçesinde de dut ağacı varmış eskiden.» «Eeee? .. » «Teyzem kestirmiş bu dut ağacını...» «Eee?» «Evine merdiven yaptırmış...» « Korkarım sen bu dut ağacından yapılmış merdivene çıktın.» «Ne sandındı!.. Hem de tepesine kadar.» «Sen palavracılıkta Bacaksız'ı da geçtin!»
Reklam
karpuzun kilosu 11 tl olduktan sonra bazı babaların çocuğuna dediğidir
«Al şu karpuzu!» dedi babası, «Kimseye göstermeden götür eve! Tamam mı?»
Bu kitapta Ökkeş serisi gibi komik ve köy duygusu var. Zaten ben de Ökkeş'lerden en çok 4'ü beğendim.
"Çocuklar, çocuk olmaktan hoşlanmazlardı. Kendilerini kocaman adam sayarlardı."
Reklam
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.