Her şey çocukça ve çok keder vericiydi. Aklıma sevdiğim bir romandan bir cümle gelmişti. Kederin bizi başrole taşıdığı, ikimiz dışında her şeyi cılız bir manzaraya dönüştürdüğü o anda, cümleyi kendimce yeniden kurdum: Bizim büyük çaresizliğimiz Nihal'e âşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. Asıl çaresizlik buydu.
Sayfa 102Kitabı okudu
Bizim büyük çaresizliğimiz aşık olmamız değil, sesimizin dışarıdaki çocuk seslerinin arasında olmayışıydı. Asıl çaresizlik buydu.
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Bir elma olgunlaşıp yere düşünce, bu düşüşün nedeni nedir? Sapının kuruması, ağırlığının elmayı yere doğru çekmesi, güneşin yakması, rüzgarın etkisi, çok ağırlaşmış olması ya da dibinde duran çocuğun onu yemek istemesi midir? Neden bunların hiçbiri değildir. Burada söz konusu olan, sadece her hayatî, organik, temel olayın gerçekleşmesine yol açan koşulların bir araya gelmesidir. Ve hücre dokusunun çürümesinden ötürü elmanın düştüğünü söyleyen botanik bilgini, ancak elma ağacının altında duran ve elmayı yemek istediği ve bunu Tanrıdan dilediği için düştüğünü söyleyen çocuk kadar haklıdır.
Sayfa 533Kitabı okudu
Ceren'i o zamanlar tanımış olsaydım, ona anların büyüsünü küçümsememesini söylerdim. İlk önce bunu söylerdim. Göz alıcı renklerle minik küreler, derdim, mükemmellikten sersemlemis bir halde etrafımızda dolaşıyorlar, her yerdeler. Muhtemelen Ceren de, büyülü anları minik kürelere benzetmemden hoşlanır, onları yakalayıp avucunun içine almayi, ceplerine doldurmayı ya da üst üste dizmeyi hayal ederdi. Çocukluk işte! Bir bankta birbirlerine doğru eğilmis, fısıldayarak konuşan yaşlı kadınların üç top dondurma konmuş bir külaha benzeyen gölgelerini bana gösterip heyecanla sorardı: Sence bu büyülü bir an mı? Dondurmanın yavaş yavaş eriyip külahin kenarından aktığını fark edince bir daha sorardı: Peki sence bu büyülü bir an mi? Çiy düşmüş çimenlere uzandığı için üstü başı ıslanan Hakan'in tişörtünü bir hamlede çıkarması, yassı çocuk göğsü ve silik meme uçlariyla uçari bir çizgi film kahramanı gibi gülmesi? İskeleye yanaşan bir vapuru arkalarına alıp fotoğraf çektiren babayla oğulun farkında olmadan tıpatıp aynı pozu vermesi? Evet Ceren, derdim evet! Bir bahceden sokağa sarkan ağaçtan incir koparmak için evrak çantasını yere koyup takım elbisesiyle zıplayan memuru görsün diye Ceren'i durterdim. O da bana mutfak masasının üzerindeki rendelenmiş elma dolu kaba vuran akşam güneşini gösterir ama sonra bi anlığına bu oyundan vazgeçip şöyle derdi: Kendi doğami yadırgıyorum. Bambaşka bir ses ve vurguyla sorardı: Sence bu olağan mi? Bir bütünlük arıyorum çünkü kendimi darmadağınık hissediyorum, dağılarak yok olacakmışım gibi hissediyordum. Peki sence bu olağan mi?
Evet, büyüyemedik ama çocuk da kalamadık. Bir enkazız yalnızca.
''Her şey bir yana yeniden çocuk olmak ve r'leri söyleyememek ister­dim."
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.