Asıl kötüler herkesten nefret ederler, bu kesin, ama özellikle de kendilerinden nefret ederler. Bu onu yaşarken öldürür; kendi olmanın bulantısını hissetmemek için kötü duygularını olduğu kadar iyi duygularını da uyuşturur.
Bu günlerde sanata umutsuzca ihtiyacınız var. Tinsel yanılsamalarınızla bağ kurmayı çoşkuyla anımsıyorsunuz, bu dünyadan şiirin ve yüceliğin bütünüyle bertaraf edilmemesi için bir şeylerin sizi biyolojik yazgılardan kurtarmasını tutkuyla diliyorsunuz.
Yoksul olmak, çirkin olmak ve üstelik zeki olmak, bizim toplumlarımızda insanı kasvetli ve hayal bile kuramayacağı kulvarlara mahkum eder, ki bunlara erkenden alışmakta yarar vardır. Güzellik oldu mu her şey bağışlanır, kabalık bile. Zeka ise sanki koşulların uygun bir telafisi değil gibidir, doğanın en yoksul çocuklarına sunduğu bir dengeleyici olarak görülemez, daha ziyade gereksiz bir oyuncaktır, mücevherin değerini yükseltir. Çirkinlik ise zaten daima suçludur ve bu trajik yazgıya, hiç aptal olmadığım için daha fazla acı çekerek mahkumdum
... adetlerim farklı olsa da içten içe kendimi hayvanlara benzer buluyorum. Yaşamak, beslenmek, üremek, doğma amacımızı yerine getirmek ve ölmek. Bunun hiç anlamı yok, doğru, ama işler böyle yürüyor. İnsanların doğayı zorlayabileceklerini sanmaları ve küçük biyolojik şeyler olma yazgılarından kaçabilecekleri yönündeki bu küstahlıkları!.. ve kendi yaşam tarzlarının, sevme, üreme ve hemcinsleriyle savaşma tarzlarının acımasızlığı ya da şiddetin karşısındaki körlükleri!..