"Seçimde bir uyum bile olsa, Bir bakarsın kuşatılmışsın savaşla, Ölümle ya da hastalıkla Ve bir anda geçip giden bir ses gibi, Gölge gibi, kısacık bir düş gibi, Karanlık bir gecede çakan şimşek gibi, Bir coşkuyla yeri göğü seriyor gözler önüne Ve insan daha "Bak!" diyemeden Karanlığın çeneleri açılıp yutuveriyor her şeyi. Parlak ne varsa yok oluyor bir anda."
Başarının bir diğer düşmanı kötü arkadaştır
Kötü arkadaşın korkulacak bir felsefesi vardır. Sana her fırsatta gerek sözleriyle ve gerek tavırlarıyla aşılar ve tekrar eder: “Gençliğini yaşa kardeşim, bu gençlik her zaman ele geçmez. Sana öğüt verenler vaktiyle günlerini yaşayıp da senin güzel gençliğini kıskananlardır, aldırma, eğlenmeye bak... Daha neler demezler ki...”
Reklam
“Sarah, bunu yapmak zorunda değilsin.” “Bunu yapmak istiyorum.” “Bebeğim, dinle. Sana oral seks yaptığımda karşılık beklemiyorum. Sadece çok hoşuma gidiyorsun. Tadına bakmak beni boşaltıyor. Muhteşem bir tadın var. Karşılı­ğında bir şey yapmak zorunda değilsin ” Eğilip penisinin ucunu yaladım ve birden konuşmayı kesti. Başımı kaldırıp ona baktım. “Tadıma bakmaktan hoş­lanıyor musun?” Derin bir nefes aldı. “En sevdiğim şey.” “Ben de seni emerken aynı şekilde hissediyorum. Beni çok tahrik ediyor. Bunun hayalini kuruyorum. Bunu arzuluyorum. Tadını seviyorum. Ağzımda bıraktığın hissi seviyorum. Saçıma asılmanı, çıkardığın sesleri seviyorum.” Onu yeniden yaladım ve inledi. “Bunu yaparken kendimi güçlü hissediyorum. Sana sahip oluyormuşum gibi.” “Sen daha başlamadan boşalacağım.” Aletini kavradım. “O zaman konuşmayı kesip işe koyulsak iyi olur. Listeye bak ve bana hangisinden başlamak istediğini söyle.” Bilgisayara bakıp aceleyle sayfayı aşağı kaydırmaya başladı. Güçlükle nefes alıp veriyordu.
Hiç kuşku yok, bir şeyler oldu bana. Ve olanlar, hani o alışılagelmiş kesinlikle, açıklıkla değil, hastalık biçiminde oldu. Sinsi sinsi, yavaş yavaş yerleşti; biraz saçma, biraz rahatsız bir insan gibi duymaya başladım kendimi, hepsi bu kadar işte. Bir kez gelip yerleşince de bir daha kımıldamadı, kalakaldı öylece, ve ben, hiç bir şeyim yok sandım, yanıldığımı sandım. Oysa şimdi, işte bak, varlığını duyurmaya başladı.
Ağzımda bıraktığın hissi seviyorum.
“Sarah, bunu yapmak zorunda değilsin.” “Bunu yapmak istiyorum.” “Bebeğim, dinle. Sana oral seks yaptığımda karşılık beklemiyorum. Sadece çok hoşuma gidiyorsun. Tadına bakmak beni boşaltıyor. Muhteşem bir tadın var. Karşılı­ğında bir şey yapmak zorunda değilsin ” Eğilip penisinin ucunu yaladım ve birden konuşmayı kesti. Başımı kaldırıp ona baktım. “Tadıma bakmaktan hoş­lanıyor musun?” Derin bir nefes aldı. “En sevdiğim şey.” “Ben de seni emerken aynı şekilde hissediyorum. Beni çok tahrik ediyor. Bunun hayalini kuruyorum. Bunu arzuluyorum. Tadını seviyorum. Ağzımda bıraktığın hissi seviyorum. Saçıma asılmanı, çıkardığın sesleri seviyorum.” Onu yeniden yaladım ve inledi. “Bunu yaparken kendimi güçlü hissediyorum. Sana sahip oluyormuşum gibi.” “Sen daha başlamadan boşalacağım.” Aletini kavradım. “O zaman konuşmayı kesip işe koyulsak iyi olur. Listeye bak ve bana hangisinden başlamak istediğini söyle.” Bilgisayara bakıp aceleyle sayfayı aşağı kaydırmaya başladı. Güçlükle nefes alıp veriyordu.
Yoksulluk ve sosyal adaletsizlik ortadan kaldırılmalıdır. Ama benim sana söylediğim şey, azgelişmişlik yıkımından hipergelişmişlik yıkımına geçilmemesi gerektiği. Sefaretten tüketim toplumuna yani. Kuzey Amerika gençliğine bak. Sefaletten daha kötü bir kölelik içindeler.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.