Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü
Ve yabanıl ak atlar doludizgin
Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki
Bu sabah yağmur yağacak
Bu sabah gün açacak
Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak
Bahar patlayacak
Köpükler, bulutlar patlayacak
Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem
Topraktan yeni çıkarılmış
Üç bin yıllık yunan şarabı
Atların kara
Rekabetçi zihnin dışına çıktığınızda asla aceleci davranmanıza gerek olmadığını anlayacaksınız. Yapmak istediğin şey için senden başka kimse seni yenemez. Herkese yetecek kadar var. Bir yer kapılırsa, biraz ötede başka ve daha iyisi sizin için açılır. Çok zaman var. Şüpheye düştüğünüzde bekleyin. Vizyonunuzun tefekkürüne geri dönün ve inancınızı ve amacınızı artırın. Ve elbette, şüphe ve kararsızlık zamanlarında şükran geliştirin. İstediğiniz şeyin vizyonunu düşünmek ve onu elde ettiğiniz için samimi bir şükran duymak için harcanan bir veya iki gün, zihninizi
Sonsuz ile o kadar yakın bir ilişkiye sokacak ki, harekete
geçtiğinizde hata yapmayacaksınız. Bilinmesi gereken her şeyi
bilen bir zihin vardır. Ve eğer derin bir minnettarlığınız varsa, bu
zihinle inanç ve hayatta ilerleme amacı ile yakın bir birliğe
gelebilirsiniz. Hatalar, aceleyle hareket etmekten veya korku veya
şüphe içinde hareket etmekten veya doğru güdüyü unutarak
hareket etmekten kaynaklanır - bu, herkes için daha fazla ve hiç
kimse için daha az hayat anlamına gelir.
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar Hayat'ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları.
Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil... Zira kendi
düşünceleri var onların.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil... Çünkü ruhları geleceğin evinde, sizin düşlerinizde bile ziyaret edemeyeceğiniz o yerde yaşar.
Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz, ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın. Çünkü ne geri gider yaşam ne de oyalanır dünle.
Sizler yaysınız, çocuklarınız da bu yaylardan fırlatılan canlı oklar. Okçu sonsuza giden yoldaki hedefi görür ve okları tez gitsin, ırak gitsin diye gerer sizi var gücüyle. Okçunun elinde gerilmek mutluluk versin size; çünkü O sağlam yayı da sever, uçan oku sevdiği kadar.
İlişkilerde sınırlarınızı belirlemenize ve hayır demenize yardımcı olacak 5 öneri:
I. Karşınızdakinin sınırlarına ve “hayır”larına saygı duymak: Önce
siz karşınızdaki kişinin alanına saygı duyacaksınız. Başkalarının sınırlarıyla ve hayırlarıyla ilgili kararları yargılarsanız sizin de sınırlarınız ve hayırlarınız yargılanmaya açık olur. Başkalarının sınırlarınıza saygı duymasını istiyorsanız önce bu saygıyı siz yaratın.
II. İlişkilerde değer dengesini koruyun: Değer görmek herkesin hakkı ama karşınızdaki kişi sizi değersiz ve mutsuz hissettirirse orada sınır koymanız çok önemlidir. Alma-verme dengesini hep koruyun.
III. Duygularınızı ifade edin: Sizi kıran, üzen durumlar olduğunda duygularınızı saklamayın, mutlaka ifade edin. Duygularınızı söylemek hem yükünüzü azaltır, hem değerinizi artırır, hem de sınırınızı belirler.
IV. Kendinize ait alan yaratın: Kendinize ait arkadaşlarınız, hobileriniz ya da çeşitli aktiviteleriniz olsun.
V. Kaybetme ve yalnız kalma korkusunu yenin: Bazı insanlar sevgi kazanacaklarını ve yalnızlıklarının sona ereceğini düşünerek başkalarına boyun eğerler. Bu kişiler sevgiyi kaybetmekten çok korktukları için sınır çizemez ve hayır diyemezler. Bu korkularınızın farkında olun ve hayır demek için adım atı
...Oysa bir şey öğrenen kedi bir farklılık hissetmez, 'Ben önemli bir kediyim, çünkü öğrendim.' demez. Günümüz Batı dünyasında, öğrenmiş olma insana bir tür önem katar. Bu da o insanla sizin aranızda engel oluşturur.
Ölüm, hazanın en ekstrem noktası. Mesela hayat her zaman sizin düşündüğünüz gibi gitmiyor. Maddi olarak kazanamıyorsunuz, çocuğunuz istediğiniz gibi okumuyor, eşten dosttan beklediğiniz alakayı göremiyorsunuz. "Bu da geçer ya hû" demek lazım.
anlıyorsunuz ya tanrım —size tanrım diyebilir miyim?— pes etmek üzereydim, hükmünü kabul etmiş birinin hayatını yaşamak üzereydim, bayağı insancıkların önünde sinmiş halde hayatı buz gibi bir bekleme odasıymış gibi yaşamak üzereydim ki birdenbire bu güzel mahsup çıktı karşıma —ağdalı kelimeler kullandığımı biliyorum ama siz anlıyorsunuzdur efendim— ve hayat denen o karanlık, ıssız, çamurlu, dar, döküntü patika genişleyerek kocaman bir malikâneye dönüştü; engin bir tarlaya bakan, dört bir yanı sahil manzarasıyla kaplı, büyük odalı, ardına kadar açık geniş pencereleri evin içinden bir deniz esintisi geçtiğinde asla tangırdamayan, asla sallanmayan, asla çat diye kapanmayan bir eve, sizin ilk kibriti yakıp ışığın iyi olduğunu gördüğünüz günden bu yana asla karanlığa gömülmemiş bir eve dönüştü.
"Çocuklar, hayat piyangosunun çok pahalıya alınmış biletleridir. Bu bilete büyük bir ikramiye vurması veya boş çıkması sizin elinizdedir."
Wilhelm Stekel