Osmanlı Ordusu'nun Asaleti
XVI'ncı asrın sonlarında bir Türk müellifide Türk ordusunun bu ileri seviyesi hakkında güzel bir hadise nakleder. Kanunî Sultan Süleyman bir Rum-eli seferinde askerlerin geçtiği meyveliklerin ne halde olduğunu merak eder ve Kapu ağasına durumu öğrenmeyi emreder. Kapucular askerlerin meyvelere hiç dokunmadıklarını veya diğer rivâyete göre yedikleri üzümlere mukabil asmaların arasına akçe koyduklarını görürler ve " Padişâh hazretlerine haber verildikte âlem adâlet üzere" olduğundan Allaha şükreder.
+40
Kanuni Sultan Süleyman Belgrad'1n fethi (1521) ile Orta Avrupa ve sövalyelerin üssü olan Rodos'un zapti (1522) ile de Akdeniz hâkimiyeti kapılarını açıyordu. "Pâdişâh-i Cihân, Sultan Süleyman Han" Rodos'u fethinde adanın ihtiyar hükümdarını huzûruna getirdikleri zaman, gözleri yaşararak "böyle bir ihtiyar âdemi hânesinden çıkardığıma müteessifim diye üzüntüsünü belirtmiş ve onu hürmetle gemiye koyup istediği yere göndermiş ve bu sûretle cihân pâdișâhı olduğunu burada da göstermiştir.
Reklam
Kanunî Sultan Süleyman
Hicrî X'uncu asrın başında (900 yılı) doğan Kanunî Süleyman, en yüksek Türk azamet devrinin padişâhı olarak, her asır başında bir din müiceddidi geleceğine dair Peygamber hadisi ve islâm inancının tam bir temsilcisi sayılmıştır. Celâl-zâde ve șeh-nâmecisi Seyid Lokmana göre doğuşunda ismi için Kur'an açılmış ve "innehü min Süleyman" âyeti kendisi için uğur olduğuna ve Allah tarafindan teyid edildiğine inanılmış; adı da bu sûretle konulmuştu.
II. Beyazid
Padişah sofu ve "veli" tabiatlı idi. Bayezid meydanında kendi külliyesiyle birlikte camiinin inșası bitince Bayezid: "Her kim ömrü boyunca ikindi ve akşam namazlarının sünnetlerini terk etmemiș ise ilk cuma namazında o imam olsun" buyurmuştu. Bu hususta kendisinden başka kimse çıkmamış; hazerde ve seferde hiç bir sünneti bırakmadığı için namazı kendisi kıldırmıştır.
Melikşah ölünce Anadoluya gelen Kılıç Arslan İznik'e yerleşti ve İzmirdeki Türk beğlerinden olup korsanlıkla BizanslIları yıldıran Çaka Beğin kızıyla evlendi. Haçlıların akını Kılıç Arslan çağında başladı. Öncülerinden Rainaud'nun buyruğunda olan Alman ve Lombardlara Kılıç Arslan 15.000 kişiyle saldırıp bunları İznik yöresindeki bir
Osmanlıların yücelttiği cihan hâkimiyeti mefkûresi, imparatorluğun geniş hudutları içinde yaşayan bütün ırk, millet, din, mezhep ve kültürlere hak ve hürriyet bahşederek dünyaya bir “Nizâm-ı âlem” örneği getirmişti. Zîrâ bu Türk nizâmı bütün eski imparatorluklardan farklı ve üstün olarak hiçbir millet, sınıf, zümre ve bizzat hanedana imtiyaz tanımıyor ve menfaat getirmiyordu. Nitekim Tanzimat’a kadar hânedanın ve pâdişâhların da hususi mülkü yoktu ve her şey devlete ait (mirî) idi. Devlet bütün millet ve sınıflara adalet, içtimaî ahenk ve insanlık duyguları getiriyor; barış, nizâm ve huzurun vasıtası oluyordu. Bu hüviyeti ile Osmanlı cihân hâkimiyeti veya Nizâm-ı âlem dâvâsı yeryüzünde ilâhî nizâm ve adaletin gerçekleşmesinden başka bir şey değildi.
Reklam
902 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.