Durrell'in sevgiyi işleyişinde belirgin bir özellik de, bireyin iç dünyasını dinin, boş inançların, basmakalıp töreciliğin uyutu cu etkisinden kurtarma yönünde, D.H. Lawrence'ın başlattığı kavgayı bir aşama daha ileri taşımasıdır.
Durrell, Freudcu çıkış noktaları bu olan bir sevgi anlayışını, başka bir ünlü ruhbilimcinin,George Groddeck'in, sevgi ile gövdesel acının bağı konusundaki ilginç kuramıyla daha da boyutlandırır.
İlkin ... kişiliğimizdeki boşluğu aşkla doldurmaya çabalarız, kısa bir süre bütünlendiğimizi sanır, seviniriz. Ama bu, yanılgıdan başka bir şey değildir. Çünkü bizi dünyanın bütününe bağlayacağını sandığımız bu şaşılası yaratık, sonunda bizi ondan büsbütün koparmayı başarır. Aşk önce birleştirir sonra ayırır. Başka nasıl büyürdük?
Yaşam da, ölüm de, kaçınılmaz birer şans oyunundan başka bir şey değildir, ikisinin de her an karşımıza çıkabileceği bilinciyle gülümsemeler, konuşmalar daha bir canlanır, ikisi de bundan daha fazlasına değmezler.
Kabul edemeyecek kadar acı bir gerçektir bu, oysa yüreğimin en gizli köşesinde onun bana sürgit sadık kalamayacağını çok iyi biliyordum. Bu düşünceyi kendi kendime fısıldama yürekliliğini gösterecek olsam bile her koca, her aşık gibi hemen şunu eklemeden edemiyordum: "Ama her şeye karşın asıl sevdiği kişi kuşkusuz benim!" İnsanı avutan safsatalar -aşkın sürmesini sağlayan yalanlar!