Solun geleneğinde her zaman kendi pisliğini karşı tarafa atmak vardır. Ancak adama Bulgaristan üzerinden gelen Rus silahlarını ya da ölen binlerce ülkü fidanlarını sorarlar.
Ertuğrul Dursun Önkuzu'yu, Süleyman Özmen'i, Ruhi Kılıçkıran'ı, Yusuf İmamoğlu'nu ve diğerlerini...
Uğraşmanız boşuna. Sizin savcı katili Yılmaz'la, banka soyguncusu Deniz'den kahraman çıkmaz.
Hatırlarsanız hani meşhur bir "Çağrı" filmi vardır. Orada iman ve küfür savaşı sonrası Müslüman taraf diyordu ki: "Bizim ölenlerimiz cennete gitti, sizinkilerse cehenneme"
Ha işte aynen öyle...
Allah'ın emirlerini gözardı ederek âlimler de velev cüz'î bir hüküm vazetme yetkisi bulunduğunu, hatta bir zerrenin bile hükmünün yerini değiştirmeye yetkili olduklarını kabul ve teslim eylemek Allah'dan başkasına bir Rabb'lık hissesi vermektir, onları 'min-dunillah' (Allah'ın gerisinde) Rabb edinmektir. Şeytanlara, tağutlara, Nemrud'lara, Firavun'lara, putlara ve evsana tapmak nasıl bir şirk ve küfür ise âlimlere de haddinden fazla kıymet vermek öyledir. Mesela; doğruyu yanlışı, hakkı batılı ayırmaksızın hak ilminin gereği olmayan fikirlerini, sözlerini, hakkın emrine dayanmayan, ondan
kaynaklanmayan şahsî görüşlerini, istek ve arzuya dayanan keyfi fetvalarını ve iradelerini üstün tutmak, sanki onlarda Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını da haram kılma yetkisi varmış gibi, hakkı değiştirebilecek bir hakları varmış gibi, kasıtlı sapıklıklar şöyle dursun, Allah'ın emrine uymak gerektiğini hesaba katmadan, onlara itaat dahi öyle bir şirk ve küfürdür. Allah'ı bırakıp başkalarına tapmak demektir.
Şimdi size
“Hüsn-ü Yusuf dur o güzellik timsalidir” desem
Bilirim söylediklerim tartışma açmaktan öteye geçmez
Kime göre güzellik?
Çağlar içinde konulmamış bir kanun?
Hem nerede görülmüş
tek başına güzellik
kendi ayakları üzerinde dursun?
Hım... Görevler çatışmalar askerlik... Bunlar bir yanda dursun. Normal hayatından bahset. Yusuf Agâh Demiral, üsteğmen olmadığı zamanlarda ne yapar?
"Mihra'yı düşünür"