Büyümeye başlayınca insanın aklı her şeyi daha net görüyor. Benim için bu dönem ergenlik yıllarım oldu, on yedi, on sekiz yaşlarım falan. Büyüyen bedenimle birlikte gelişen beynim acı gerçekleri çat diye vurdu suratıma. Yıllardır 'annem babam beni istesin, varlığımı keder gibi değil kutlu bir haber gibi görsünler' diye didinen ben, anneme babama gram yaranamamış ben, çocukluğum bir adım boyu yol alamadığım bir uğurda harcanmış olan ben, evin stres topu, dayak arsızı, semer yükleneni, eşek sıpası yine bendim.
Ondan hoşlanıyordum tabii ki ve kız arkadaşım olduğu için de minnettardım. Eğer benimle olmamış olsaydı, ergenlik yıllarım kupkuru ve renksiz geçecekti.
Reklam
Çocukluğum pop çağı, ergenlik yıllarım arabesk çağı, gençlik dönemi rock çağı, malumunuz şimdi orta yaşımda Blues çağındayım ve ileri yaşlarımı da jazz ya da klasik müzikle tamamlayacağım.
İnsan aşk acısı çekerken ne aptalca, ne çocukça şeyler düşünüyor! Bir kırılgan ergenlik, bir hülyalı, hicranlı hal gelip yerleşiyor aklının, dimağının tam ortasına. O mu daha uzak artık, yoksa lise yıllarım mı, diye geçirdim aklımdan. İkisi de dönmemecesine geçti gitti neticede.
Tolstoy
Beş yaşında bir çocuğun yanına yetmiş beş yıl unutamayacağı bir manzarayı koyuyorlar: Ölü bir kadın. Hayatın sıcaklığını taşıyan çocuk, ölümün soğukluğunu taşıyan kadına bakıyor: Annesi! Öyle bir çığlık atıyor ve kaçmaya başlıyor ki bir daha kendisini hiç kimse durduramıyor. Bir ayna gibi taşıdığı günlüğünü ayırmıyor yanından. Ne zaman kendisinde
Sayfa 68
İnsan aşk acısı çekerken ne aptalca, ne çocukça şeyler düşünüyor! Bir kırılgan ergenlik, bir hülyalı, hicranlı hal gelip yerleşiyor aklının, dimağının tam ortasına. O mu daha uzak artık, yoksa lise yıllarım mı, diye geçirdim aklımdan. İkisi de dönmemecesine geçti gitti neticede. Daha fazla saçmalayamadan garson geldi neyse ki, elindeki çay dolu tepsiyle, “Abi, çayım yeni, vereyim mi?” dedi. Kafamı salladım, konuşmadan. Yaşlanmanın en güzel yanı bu, konuşmadan baş hareketleriyle anlatabiliyorsun neyi isteyip ne istemediğini.
Reklam