“Işık hızından dolayı. Evrenin bilinen kısmı bir uçtan diğerine on altı milyar ışık yılı genişliğinde ve genişlemeye devam ediyor. Fakat ışık hızı saniyede sadece üç yüz bin kilometre hızla yol alabiliyor, “bir salyangoz hızında. Bu da ışığın asla evrenin bir ucundan diğerine ulaşamayacağı anlamına geliyor. Işık hızından daha hızlı hiçbir şey bulunmadığından, hiçbir bilginin ya da harekete geçirme kuvvetinin evrenin bir ucundan diğerine gitme imkânı bulunmuyor.“evren bir insan olsaydı, sinirsel uyarıları vücudunun tamamına ulaşamayacaktı; beyni vücudunun varlığından, uzuvları ise beyninin varlığından haber alamayacaktı. Bu felç değil de nedir?”
Tanrının bariz yetersizliklerinin karşısında, dindarlar genellikle dünyevi kuralların evrenin Yaratıcısı'na uygulanamayacağını savunmuştur. İnsan yargısının ötesinde olduğunu iddia eden bu Yaratıcı'nın sürekli olarak kıskançlık, öfke, şüphe ve hükmetme hırsı gibi insani tutkularla yönetildiğini fark ettiğimiz an, bu argüman da gücünü kaybetmektedir. Kutsal kitaplarımızın yakından bir incelemesi, İbrahim'in tanrısının gıcık bir herif olduğunu (maymun iştahlı, fevri ve acımasız) ve onunla yapılan anlaşmaların sağlık veya mutluluk garanti etmeyeceğini göste recektir. Eğer tanrının özellikleri bunlarsa, aramızda yaşayan insanların en kötüsü, tanrının suretine umabileceğimizden çok daha yakın yaratılmış demektir.
❝
Hipokrat şöyle diyor: "İnsanlar sara hastalığının nedenini tanrılara bağlıyor, çünkü ne olduğunu anlayamıyorlar. Fakat anlamadıkları her şeyin nedenini tanrıya bağlarlarsa tanrısal işlerin sonu gelmez."
❞
Bir kez daha, belirli bir düzen dahilinde yeninin eskiden türemesi olarak tasavvur edilen tüm hareketler daima birbirlerine bağlanmış durumdaysalar -eğer atomlar öngörülen rotalarından sapmak suretiyle neden ve etkilerin sonu gelmez dizisi olarak anlaşılan kaderin bağlarını kıracak yeni hareketi meydana getirmiyorsa- yeryüzünün tamamına dağılmış olan canlı varlıkların sahip oldukları özgür iradenin kaynağı nedir? (Lucretius, The Nature of the Universe [Evrenin Yapısı], II, satır 250-255, Latham çeviri 1951.)
…. evrenin onlara ayırdığı noktaya ulaşmaya çalışırlardı. Hayatın başlangıcı ve sonu olan bütün zevkleri, bütün acıları, şimşek çakması kadar kısa bir anda tatmak için birleşecekleri yerdi orası.
"İnsanlar sara hastalığının nedenini tanrılara bağlıyor, çünkü ne olduğunu anlayamıyorlar. Fakat anlamadıkları her şeyin nedenini tanrıya bağlarlarsa tanrısal işlerin sonu gelmez.”
«İnsanlar sara hastalığının nedenini tanrılara bağlıyor, çünkü ne olduğunu anlayamıyorlar. Fakat anlamadıkları her şeyin nedenini tanrıya bağlarlarsa tanrısal işlerin sonu gelmez.»
Hipokrat