Oblomov
OBLOMOV. Rus yazarı İvan Gonçarov'un (1812-1891) okurlara parmaklarını yedirten romanı. Lenin, Oblomov tipi için şöyle demiş : - Rusya üç ihtilal geçirdi, ama yine de Oblomov'lar kaldı. Çünkü Oblomov'lar yalnız derebeyleri, köylüler, aydınlar arasında değil, işçiler, komünistler arasında da vardır. Toplantılarda, yarkurullarda nasıl çalıştığımıza bakarsanız eski Oblomov'un içimizde olduğunu görürsünüz. 114 OBLOMOV'u Türkçe'ye 1967 yılında Sabahattin Eyuboğlu ile Erol Güney çevirmiştir.
Sayfa 114 - ADAM yayınları, 1995Kitabı okudu
Sabahattin Eyüboğlu (1962), "çocuğun sözlerinde ve çizgilerinde dünya ile bir uyuşma çabası aranabilir ancak, bir sanat kaygısı değil" demektedir. Eyüpoğlu'na göre, her çocuk anlamsız sesler, amaçsız eğriler, doğru çizgilerle başlar içini dökmeye. Sonra bunlar bir işaret olmaya, birer sembol değeri kazanmaya başlar. Bu semboller tazeliklerini yitirip birer şema haline gelmedikleri sürece, çocuk düşünce ve duygularının özgür bir belirtisi sayılabilir. Yani çocuk, resim yoluyla dünyayı bize, kendi açısından ve en kestirme yoldan, özentisiz ve yalın bir anlayışla verir.
Sayfa 13 - Remzi kitabeviKitabı okuyor
Reklam
Devlet’i Kim, Nerede, Ne Zaman, Nasıl Yazdı? -2
Bir hayli kalmıştı yandaki odada; güneş de batmak üzereydi. Gelir gelmez oturdu, fazla bir şey konuşulmadı artık. On birlerin adamı içeri girdi. Sokrates’in önüne gelerek: “Sokrates,” dedi, “sen başkaları gibi değilsin; onlara hâkimlerin adına zehri içmelerini söylediğim zaman kızıyorlar bana, küfrediyorlar. Sen buraya gelmiş insanların en
Ön söz
Uzun sözün kısası, Sokrates sofistlerle birlikte demek istiyor ki; insanın hayatı dünyanın hayatından daha önemlidir; asıl bilgi dünyayı değil insanı bilmektir... Bütün bilimlerin amacı insanların daha iyi insan olmalarını sağlamaktır. ~Sabahattin Eyüboğlu- M. Ali Cimcoz
Sayfa 12 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Her karşılaşmamızda kendine özgü gülümsemesiyle, elini kulağının arkasına koyup eğilir, kulağıma “onu bir daha oku” derdi Sabahattin Eyuboğlu.
Nurullah Ataç, yolda yürürken beyitler okurdu kendi kendine; sevdiği, seçtiği Divan beyitlerini yazmıştı bir deftere, "O koca koca divanlarda güzel beyit azdır, ama aramaya değer" derdi. Sonra ben de öyle bir defter tutmaya kalktım, ama sürdüremedim, bıraktım gitti. O şiir, Divan şiiri, gittikçe unutuluyor, genç ozanlarımız onun tadını
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.