Bembeyaz olmuş gözlerinin önünden anlamlandıramadığı siluetler geçiyor, bilinci açık olduğu halde uykudaymış gibi kabus görüyordu. Tüm o görüntülerin arasında, kime ait olduğunu bilmediği bir ses insan kulağının duyamayacağı bir frekansla bilinçaltına fısıldamaya başladı. Beyni istila altına alındı ve geçmişine ait bütün hazinesi yağmalandı…
Bir komutan içeri girdi. Elinde bir yığın kağıt vardı. Gardiyana seslendi:
"Nedir onların adları? şu üçünün?"
"Steinbock, Ibbieta, Mirbal," dedi gardiyan.
Komutan kelebekgözlüğünü taktı, elindeki listeye baktı:
"Steinbock... Steinbock... İşte. Ölüme mahkum edildiniz. Yarın sabah kurşuna dizileceksiniz."
Yine baktı, "Öteki ikisi de aynı ," dedi.
"Olamaz" dedi Juan "Ben değilim."
"Sizin adınız nedir?"
"Juan Mirbal" dedi.
"İyi ya adınız işte burada, "dedi komutan. "Ölüme mahkum edildiniz."
Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
yüreğimize alırız onları, ısıtırız
gardiyan olmayız kendi ömrümüze her akşam