Kanadalı şair George Jonas şiir kitabı The Happy Hungry Man (Mutlu Aç Adam)'i Di'bil el-Huzâî'ye' atfettiği şu mısralarla açar: "Aç adam mutlu değil midir? Bizi köleleştiren tutkulardan değil midir muaf? Yoksa arzusunu yerine getirmek mi mümkün değil? Ve Allah'ın onca gizemi onun için bir tane olmamış mıdır?"
Sayfa 43 - İthaki Yayınları
"Gizemli Yabancı" Öyküsünden
" “Şeytan!” “Aa, bak bu doğru. Ben sizin ırkınızı tanırım. Koyunlardan oluşmuştur. Bu ırk azınlıklar tarafından yönetilir, çok ender olarak çoğunluklar tarafından yönetilir ya da hiçbir zaman onlar tarafından yönetilmez. Bu ırk duygularını, inançlarını bastırır, en çok gürültü çıkaran bir avuç insanın peşinden gider. Bazen o bir avuç gürültücü haklıdır, bazen de haksızdır ama bunun önemi yoktur, kalabalık onları izler. Irkın büyük çoğunluğu, vahşi olsun, uygarlaşmış olsun, gizliden gizliye iyi yüreklidir ve acı vermekten kaçınır, ama saldırgan ve acımasız bir azınlığın bulunması durumunda, kendilerini öne çıkarmayı göze alamazlar. Şunu bir düşün! İyi yürekli bir yaratık öteki aleyhine casusluk yapıyor, ikisini de isyan etmeye götürecek haksızlıklara sadık bir tutumla yardımcı oluyor. Uzman olarak konuştuğum için şunu biliyorum ki, sizin ırkınızın yüzde doksan dokuzu bu aptallığa, çok eskiden ilk kez bir avuç bağnaz dindar delinin kışkırttığı o cadıların öldürülmesi olayına şiddetle karşıydı. Gene biliyorum ki bugün bile, çağlar boyu aktarılarak gelen önyargılardan ve aptalca öğretilerden sonra, ancak yirmi kişiden biri bir cadının cezalandırılması gerektiğine gerçekten inanıyor. Oysa öyle görünüyor ki herkes cadılardan nefret ediyor ve onların öldürülmesini istiyor. Bir gün öteki taraftaki bir avuç insan baş kaldıracak, ortalığı karıştıracak belki kocaman sesiyle ve kararlı çıkışıyla bir tek gözü pek adam yapacak bunu - ve bir hafta içinde bütün koyunlar dönüş yapıp onu izleyecek, cadı avı da birdenbire sona erecek.” "
Sayfa 115 - T.İ.B. Kültür Yayınları E-KitapKitabı okudu
Reklam
Tam altı defa prova yaptılar. Hepsi de öyle kötüydü ki, utancımdan öleceğim sandım. Altı akşam hiçbirinin yüzüne bakamadan kollarımı ka­vuşturup oturdum. Onlar sahneye, yani tahtanın önüne çı­kıyor, konuşuyor, bağırıyor, ellerini alınlarına koyup şaşırı­yor ya da birbirlerinin omuzlarında ağlıyor, onların yerine oturduğum yerde ben kızarıp bozarıyordum. Sıra bana gel­diğinde her şey çok anlamsız görünüyordu. En başta da ro­lüm! Sahnenin solundan girip bankta tek başına oturan adamın karşısında duruyordum, onu tanıyormuş gibi dizi­ne vuruyordum ve "Sanki bu dünyada ne olduysa siz yok­ken oldu bayım!" diyordum. Adam da bana şaşkın şaşkın bakıyordu. Önce yüzüme sonra da sırtıma. Çünkü söyleyeceğimi söyledikten sonra girdiğim yerden sahneyi terk ediyordum. Bana kalırsa ters taraftan çıkardım, böylesi daha inandırıcı olurdu. Yönetmen ilk üç provada bu sahnenin ne kadar önemli olduğunu anlatmıştı: "Bütün oyunun gerilimi en yüksek sahnesi. Oyunun kırılma noktası." Kırılma noktası... Doğrusu pek anlamıyordum. Bir çocuk parkta oturan tanımadığı bir adama neden böyle bir şey söylesin ki? "Saçmanın gerçeği ele geçirmesi var bu sahnede," diyor­du yönetmen. Öte yandan söylediğim cümleyi seviyordum, yani sevmiş­tim. Bir kere gizemli bir şeydi. Gizemli şeyleri oldum olası severim. Bir de adamı şaşırtmak hoşuma gidiyordu. Küçük bir an için bile olsa ondan üstün biri gibi oluyordum.
BEŞ PORTAKAL ÇEKİRDEĞİ 82-90 yılları arası Sherlock Holmes vakalarıyla ilgili aldığım notlara bakınca, o denli çok sayıda garip ve ilginç olaylar olduğunu görüyorum ki aralarından birini seçmekte zorlanıyorum. Bazıları gazetelerde yayımlandı, bazıları ise hiç gün ışığı görmedi. Benim amacım da bu ikincileri anlatmak. Kimi vakalar, Holmes'un
... bu dünyada yapılacak tek şey varsa o da Hisse trafiği. Soyun sopun olmasın, yerleşik bir karakterin olmasın, kültürün olmasın, fikrin olmasın, görgün olmasın; Hissen olsun. Yönetim Kuruluna büyük harflerle adın yazılacak kadar Hissen olsun, gizemli işler için Londra’yla Paris arasında mekik doku, büyük adam ol. Nereden geliyor? Hisselerden. Nereye gidiyor? Hisselere. Zevkleri neler? Hisseler. İlkeleri neler? Hisseler. Onu Parlamentoya ne soktu? Hisseler. Hiçbir konuda başarı sağlayamamış, hiçbir şey bulmamış, hiçbir şey üretmemiş olabilir mi? Olsun, her şeyin cevabı belli: Hisseler.
Sayfa 184Kitabı okudu
Herkes kendisinin ve yakın arkadaşlarının ağzından çıkan bazı laflara saygı duyup hürmet gösterir. Fakat insanlar, hisler hakkında gerçekten hiçbir şey bilmezler. Öfkeye ya da coşkuya kapılıp konuşuruz; baskı, zulüm, suç, bağlılık ve kendini adama, özveri ve erdem üzerine konuşuruz ve kelimelerin dışında, lafın ötesinde hiçbir şey bilmeyiz. Belki de bu kuruntuların gizemli amaçlarının kurbanları dışında kimse çile çekmenin ya da fedakarlığın ne anlama geldiğini bilmez.
Sayfa 158 - Can Yayınları
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.