O ben ki Bir kadında bir çocuk hayaleti mi Bir çocukta bir kadın hayaleti mi Yalnızca bir hayalet mi yoksa.
Sayfa 10 - YKY, 7.BASKIKitabı okudu
Mikroskobik bir yumurta kimyasal olaylar zincirinin bir yerindeki aksamadan, bir protein tepkimeleri çağlayanında minicik bir arızadan ötürü vaktinde bölünememişti. Moleküler bir olay patlayan bir evren misali genişleyerek insanlığın acıları ölçeğine ulaşmıştı. Ortada bir acımasızlık, bir intikam, işlerine akıl sır ermeyen bir hayalet yoktu. Yanlış yazılan bir gen, çarpılmış bir enzim formülü, kopan bir kimyasal bağdı sadece. Anlamsız olduğu kadar önemsiz bir doğal israf süreci.
Sayfa 28 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Zaten Oblomov yaşlandıkça, kendisine bir çocuk utangaçlığı geliyordu. Dışarı ile bağlantısı azala azala kendi hayatının dışında kalan her şeyden ürküyor, çekiniyordu. Ama odasının çatısındaki çatırtılardan korkmuyordu; onlara alışmıştı. Odasındaki kapanık havanın, bütün gün dört duvar arasında oturmanın sağlığına gece rutubetinden daha az zararlı olacağını, durduğu yerde yemek üstüne yemek yemenin insanı yavaş yavaş cokertecegini düşünmüyordu; çünkü bunlara alışmıştı; alıştığı şeylerden kormuyordu. Alınamadığı şey, hareket etmek, hayata karışmak, adam görmek, öteye beriye koşmaktı. Fazla kalabalıkta boğulur gibi oluyordu; bir kayığa binse, bir daha karaya ayak başlayacağı kuruntusuna kapılıyordu; arabaya binse atlar gemi azıya alıp kacacaklar sanıyordu. Bazen delice korkulara düşüyor, çevresindeki sessizlikten ürküyor, şaşırıp kalıyor, vücudunu soğuk ürpermeler sarıyordu. Gözleri karanlık bir köşeye saplanıyor, oradan bir hayalet çıkıverecek sanıyordu.
Bu yaratıklar insan değillerdi. En azından tam olarak değil. Siyah su birikintilerini andıran devasa gözleri, iğağacı çiçekleri kadar narin yüzleri, bir tilkininki gibi uzun, dik ve hafif tüylü kulakları vardı. Kolları ve bacaklan uzun zarif dalları andırıyordu ve derileri fener ışığında sarımsı kahverengi bir tonda parlıyordu ve neredeyse çırılçıplaklardı. Kış ortasında olmalarına rağmen, üzerlerindeki kürk postları en mahrem yerler için gerekli olandan biraz daha fazlasını kapatıyor gibiydi. Saçları kısacık ve dağınıktı. Serilda, ani bir korkuyla bunun aslında saç değiliken ve yosun demetleri olduğunu fark etti. "Yosun perileri," dedi fısıldayarak. Karanlık yaratıklar, orman cinleri, her türlü hayalet ve hortlaklarla dolu hikâyelerinin hemen yardımsever, en kötü ihtimalle de hırsız ya da cani çıkarlardı. Bugüne kadar, fırıncının karısı en büyük çocuğunun bebekken periler tarafından değiştirildiği konusunda ısrar edip durmuştu. (Öyle ya da değil, o çocuk şimdi kocaman bir adam olmuş, mutlu bir evlilik yapmış ve dört çocuğu olmuştu.)hepsinde, on sekiz yıllık yaşamının tamamında, Serilda sadece sıradan, sıkıcı insanlarla karşılaşmıştı. Kızlardan biri hemen ayağa fırlayıp, bedenini siper ederek Serilda'nın diğer kızı görmesini engellemeye çalıştı. "Biz hırsız değiliz," dedi, sert bir ses tonuyla. "Sadece saklanacak bir yer arıyoruz."
“O ben kiBir kadında bir çocuk hayaleti mi Bir çocukta bir kadın hayaleti mi Yalnızca bir hayalet mi yoksa.”
Hieron'daki Çocuk Heykeli
"Tapınakta eski çağların sanatının ürünü, ellerini ileri doğru uzatmış bronz bir çocuk heykeli vardır. Heykelin neden bu biçimde olduğu konusunda çeşitli nedenler ileri sürülmektedir. Bazıları, Boğaz'dan gemi ile geçenlerin cesaretinin bir sembolü olduğunu, tehlikelerle dolu deniz yolculuğunun talihsizliklerini uzaklaştırdığını ve dönenlerin de esenliklerinden kaynaklanan mutluluk ve dindarlıklarına işaret ettiğini söyler: çünkü hem gidiş hem de dönüş tehlikeden yoksun değildir. Bazıları da, başıboş dolaşan bir çocuğun kıyıya, [seyahat ettiği] geminin limandan ayrılmasından biraz sonra geldiğini, güvenliğinden endişeye kapılarak ellerini göğe doğru kaldırdığını ve çocuğun dualarını kabul eden Tanrı'nın gemiyi limana geri getirdiğini anlatırlar. Başkalarına göre de, denizin sakin, tüm rüzgarların dinmiş olduğu bir zaman, bir gemi uzun süre yerinde durmuş ve gemiciler limandaki iaşe sıkıntısından dolayı zor anlar geçirmişler. O sırada bir hayalet [visio] kaptana görünerek oğlunu kurban etmesini emretmiş zira başka türlü yelken açamayacak ve rüzgarlara ulaşamayacaklardı. Mecburiyetten bu yolu seçen kaptan, oğlunu kurban etmeye hazır olduğunda, çocuk ellerini ileri doğru uzatmış ve çocuğun yakarışlarından ve küçük yaşından etkilenen Tanrı, onu yukarı doğru kaldırmış ve elverişli rüzgarlar göndermiş."
Reklam
639 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.