Abbas Halim Paşa'nın Akif'e duyduğu sevgiye fazlasıyla varis olan Prenses'in, baba dostu Akif'in, "Üç kızım var bana İstanbul'da onlar bakar" demesine, "Ben sizin dördüncü kızınızım" diye karşılık vermesine de ne kadar sevinmişti. Prenses, Akif'i vatanındaki altı aylık kısa misafirliği sırasında hayatında görmediği öyle bir rahatlık ve konfor içinde yaşatmıştı ki:
Seni bir nûra çıkarsam diye koştum durdum, Ey, bütün dalgalı ömrümde, hayat arkadaşım! Dağ mıdır karşı gelen, taş mı, hep aştım, lakin
Buruşuk alnıma çapan bu sefer kendi taşım!
diye seslendiği hanımına acı bir gülümseme ile hasta yatağında, ''Hanım ben sana Allah bize bir son gürlüğü verecek demiyor muydum?" diye takılmaktan kendini alamamıştı.
Prenses Emine Abbas, dostunun tabiriyle bir siyanet meleğiydi. Akif'in ölümü beklediği o yatakta Prenses'e bir ithaf kıtası yazarak Safahatı göndermek istediği günü de hatırlamıştı, kendisini kahreden o günü... İthaf kıtasını yazmak isteyen Akif'in dermansız parmaklarının arasından kaleminin kayarak yere düşüşünü... "Kendisine bir şryler yazacak birini buldum; fakat şimdi de yazacak takat bulamıyorum." diyen zavallı dostunun çaresizlik içinde, nemli gözlerle yüzüne bakışını...