Han-ı Yağma
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde
ŞEMS'E MERSİYE
Gökyüzü şu ayrılığı duyup anlasaydı
Yıldızları ağlardı, güneşi ve ayı da.
Padişah bilseydi ne çeşit tahttan indirileceğini
Kendi de ağlardı, tahtı ile tacı da.
Uçan kuş, bilmiş olsaydı niye avlandığını
Kırılır kolu kanadı, başlardı ağlamaya
Hüneri aldatmasaydı Eflatun'u
Çığlık atıp ağlardı hünere ve sanata da.
Denizlerde salına oynaya giden şu gemi
Başına geleni bilseydi ağlardı oynayacağına.
Rüstem bile anlasaydı şu feleğin kahrını
Gücüne kuvvetine ağlardı kılıç sallayacağına.
Sağırdır kulağı ecelin, işitmez feryatları
Yoksa dayanır mıydı hiç kanlı yürek sağnağına
Öz çocuğunu yiyen bir dev-anadır dünya
Yok'sa nasıl katlanırdı ecelin bu tuzağına
Toprağa kaptırdığı can- cevheri uğruna
Alt üst olup çığlık atmalı değil miydi şu dünya
Tebrizli Şems gitti gideli neyleyim şimdi
İnsanların övündüğü o varlık için ağlayan gözleri?
O gitti, manâlar alemi düğün dernek içinde
Lakin göz yaşına boğuldu, bu dünyanın her şeyler"
Yurdumuza tekrar yabancı sermaye gelecekmiş. Gazeteler bu havadisi verirken cümbüş ediyorlar. Resmî makamlar da, memlekete yabancı parası girmesini kolaylaştırmağa himmet(gayret) ediyorlar.
Hele bu sermaye bir gelsinmiş, asfalt yollar uzayıp gidecek, gökleri uçaklar kaplayacak, memleket malla dolacak, madenler gürül gürül işleyecek, herkes yağ bal içinde yüzecekmiş.
İyi ya, kırk seneden beri şu yabancı sermayeyi defetmek için sarf edilen gayret neydi?
Şimdi hatırlıyorum. Daha beş altı yaşında bir çocuktum. Seferberlik başlamıştı. O zamanın maceracı hükümeti bu kanlı macerayı halka şirin göstermek için sokaklarda davul zurna çaldırıp şöyle bağırtıyordu:
"Kapitülasyonlar kalktı!.. Bütün millet şâd oldu!.."
Ve dört sene Seferberlik'te, ondan sonra üç sene İstiklâl Harbi'nde, yabancı sermayenin bizi sürüklediği yarı müstemlekelikten(sömürgeleşmekten) kurtulmak için dövüştüğümüz söylendi. Lozan'ın en şerefli tarafı, bizi yabancı sermaye köleliğinden kurtarması idi.
Arkasından yirmi sene, hep bu yabancı sermayeyi silkip atmağa çalıştık. Mini mini Belçika'nın tramvay şirketindeki sermayesinden kurtulunca bayram ettik. İzmir su şirketi yabancı sermayeden kurtuldu diye tören yaptık. Havagazını aldık, sevincimizden zıpladık, elektriği kurtardık, gazetelere sütun sütun yazı yazdık.
Bütün bunların sonu buna mı varacaktı? El açıp davet edecek olduktan sonra, yabancı sermayeyi ne diye düğün bayramla kapı dışarı ettik?