Saat 16:30, Avanos’tayız. Kızılırmak (Halys) üstünden bir kez daha geçiyoruz. Burada çok daha güçlü bir biçimde mimari açıdan çok daha başka bir dünyaya girdiği duygusuna kapılıyor insan…
Saat 7:15’te Ankara’dan aracımızla yola çıktık. Saat 09:15’e kadar 100 km yıl aldık. Süreğen çıplaklığıyla Anadolu bozkırı. Selçuklu yapısı büyük bir köprüden geçtik.
“Ansızın bir boşluk duygusuna kapılıyor insan, bin delikli kayanın peri masalından uzakta, sanki bir kilometreler ve yüz yıllar uçurumu sizi yutmuş gibi.”
Çevremizdeki köylüler, bize merakla bakıyordu. Alman olup olmadığımızı sordular. Yunanlı olduğumuz yanıtını verdik. Konuksever insanlar bunlar. Bayramdı. Sulandırılmış yoğurttan yapılma geleneksel içeceklerini sundular bize; ayran ikram ettiler. Seve seve kiliseleri gezdirmeyi kabul ettiler. (1950)
Bir sigara yaktım ve şu tuhaf düşünce geldi aklıma: "Madem hala bir kibriti üfleyebiliyorsun, dünya senindir demektir." Sonra da düşüncelerim, ben farkında olmadan yön değiştirdi...