"Mektuplar. Sabah yazılan mektuplar, gece yazılan mektuplar, aşk ve tutku dolu mektuplar... Her şey mektupların içinde. Tuhaf bir şey bu. Her şey satırların içinde."
“…Hayat bazen, hiç beklemediğimiz anlarda bize olmadık oyunlar oynar. Akşam güneş batarken, güneşi kaybetmekten korkmayız. Çünkü sabah uyandığımızda yeniden doğmuş olacaktır. Güneş doğmak üzereyken, yıldızları kaybedeceğimiz aklımıza gelmez. Çünkü gece olduğunda tekrar geri geleceklerdir. Ama bazen kaybolduğunu sandığımız şeylerin gerçekten yok olduğuna inanırız. Onların artık bir daha gelmeyeceğini düşünür ve sonra da oturup ağlarız. Parmaklarımızın arasından, kayıp gittiklerini düşünürüz. Onlara ne kadar yakın olduğumuzu unutup, kaybetmenin acısıyla hayata küseriz…”
Reklam
Dünyaya adını veren bütünde Yaman bir kaderin yükü gönlünde Bunalır, kıvranır aģaç... Elverir. Elverir bu zalim oyun, bu sihir. Elverir bu büyü, bu orman, bu gök. Sabah! sabah! bu ters ağaçları sök Yazık, sabah uzak, yamaç uykuda Derin kâbuslarla ağaç uykuda Bir kenar ay, bir yıldız yok uyanık Karanlık, karanlık, sade karanlık! Bozkırda, bu masal topraklarında, Günlerin zinciri ayaklarında Tanrılar yüzünü çevirmiş ondan, Bu ağaç göklerden inen bir çoban. Yıldızlar bu gece kayıp bir sürü, Ne çomar haykırır, ne bir gökbörü Ne gönül, ne duygu, ne us, ne inan; Silindi büsbütün ağaç dünyadan Șimdi yer yer siyah, karanlık, sinsi Ne gök kaldı, ne dağ, ne de ötesi..
Mahallenin çocuğuna, lisenin öğrencisine duyduğum aşkı -nesnesi benim bir fantezim olan, İschia'dan önce tohumlanan, benim bir duygumdu- Milano'daki kitapçıda belirip beni altüst eden gence, Floransa'daki evimde boy gösteren erkeğe duyduğum tutkudan ayırdım. Şimdiye dek bu iki duygusal blok arasında bir bağlantı kurmuştum, oysa o sabah bu bağlantı yokmuş, süreklilik mantığın bir numarasıymış gibi geldi. Arada -diye düşündüm- Lila'ya duyduğu aşk çatlağı var, bu çatlak aslında Nino'yu hayatımdan sonsuza dek silmeliydi ama ben onu hesaba katmadım. Peki ben kime bağlanmıştım, bugün hala sevdiğim kimdi?
İşte o zaman şaşkınlıkla onun için artık hiçbir şey hissetmediğimi fark ettim. Onu sevmiş olduğum o çok uzun süre o sabah kesin olarak eriyip gitti
Bir şeyin kısa vadede berbatken, uzun vadede kazanabileceği fikri, içgüdüsel olarak kabul edeceğiniz bir şey değildir; fakat hayatta birçok şey böyle işler. Yirmi yaşındaki ortalama bir insan muhtemelen, iki yaşındayken beyninde bulunan sinaps bağlantılarının kabaca yarısını kaybetmiş olur. Ancak 20 yaşındaki ortalama bir çocuk, iki yaşındaki ortalama bir çocuktan çok daha zekidir. İlerleme boyunca yıkım mümkündür, fakat aynı zamanda da fazlalıklardan kurtulmanın etkili bir yoludur. Anne/baba olduğunuzu ve çocuğunuzun beyninin içini görebildiğinizi hayal edin. Her sabah çocuğunuzun kafasındaki sinaptik bağlantıların azaldığını görüyorsunuz. Panikliyorsunuz! "Olamaz, burada kayıp ve yıkım var. Müdahale edilmesi gerek. Doktora göstermeliyiz!" diyorsunuz. Fakat böyle yapmazsınız. Tanık olduğunuz şey, büyümenin normal seyridir. Ekonomiler, piyasalar ve kariyerler de genellikle benzer bir yol izler; kayıplarla birlikte büyürler.
Reklam
726 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.