Seviyorum yaşamı, zorlukları. Zorlukları yenince mutlu oluyorum.
Zati, fakirlik, yoksulluk sırtımızda, oralardan bizlerle birlikte geldi. Güneş sana vurdukça nasıl parlıyor, ayaklarımı yakıyorsan, yaşam için de içimi öyle yakıyor, parlatıyorsun
Reklam
Tuz yığınlarına baktı. "Tuz yığınları asla beni caydıramayacaksınız çalışmaktan. Çalışmaya ve yaşama sıkı sıkı bağladınız beni. Adalardan gelirken adın gibi yakıcı, kanatıcı yaşamın zorluklarını bilerek geldik. Uzun yıllar var önümde. Zorluklarıma, yarama seni basarım, bana güç verirsin, yutarım her şeyi. Anladın mı insanı pişiren tuz tarlası?
Annem her zaman, "Bir kadın, anneliğin ne olduğunu, anneliğin ne kadar değerli olduğunu ancak çocuğunu doğururken ve ilk memesini bebeğine verip emzirirken anlar. Annelik işte odur. Anlatılanları, yazılanları geç" derdi.
"Çamaşır nasıl üstümüzü, başımızı temizliyor; paklıyorsa insan da her zaman çamaşırın paklanması gibi kirli düşüncelerden aklanmalı. Herkes birbirine temiz, apak duygularla yaklaşmalı," dedi çamaşır teknesinin başına otururken.
Binlerce güzel umutları yakamoz yakamoz geçti gözünün önünden. İçi kıpır kıpır oldu.
Reklam
Geri16
67 öğeden 61 ile 67 arasındakiler gösteriliyor.