Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Canım, güzelim, kederlim, felaketler zamanı gelip çattı, gel bana, nerede olursan ol gel, ister sigara dumanıyla dolu bir yazıhanede, ister çamaşır kokan bir evin soğanlı mutfağında, ister dağınık mavi bir yatak odasında, nerede olursan ol, vakit tamam, gel bana; yaklaşan korkunç felaketi unutmak için perdeleri çekili yarı karanlık bir odanın sessizliğinde bütün gücümüzle birbirimize sarılarak ölümü beklemenin zamanı geldi artık.
Sayfa 26 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Hiçbir karanlık içimdeki kuyudan daha tehlikeli, hiçbir gökyüzü içimdekinden daha mavi olamazdı.
Reklam
BENİ yaparsın elbet bu işindir senin çocuk, onbeş tane düşük ve hüzün sayısız al beni, bağışla, yongala kötü yumurtana sar beni yolum ağaçhıklı olsun yalnız karanlık da olsa olur kır beni ey en güzel mavi değil ey en güzel sarı değil ey en güzel bakış değil ey en güzel kin' in ve ağzınla bir ormanda bekliyorum seni orda kır beni
506
“Seni ne kadar çok istediğim konusunda bir fikrin var mı, Ana Steele?” diye fısıldadı. Nefesim kesilmişti. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Elini uzattı ve parmaklarını yanağımdan çeneme doğru usulca kaydırdı. Çenemi okşarken, “Sana neler yapacağım konusunda bir fikrin var mı?” diye ekledi. Vücudumun en derin, en karanlık yerindeki kaslar, en enfes şekilde kasılmıştı. Acı o kadar tatlı ve keskindi ki gözlerimi yummak istedim, ama tutkuyla bana bakan gözleriyle hipnotize olmuştum. Eğilip beni öptü. Dudakları, benimkilerle bütünleşirken talepkâr, sert ve telaşsızdı. Çeneme, çenemin altına ve ağzımın köşelerine kuş tüyü ağırlığında öpücükler kondururken, gömleğimin düğmelerini çözmeye koyuldu ve usulca üzerimden sıyrılıp yere düşmesine izin verdi. Geri çekilip bana baktı. Üzerime tam oturan, açık mavi, dantel sutyenin içindeydim. Tanrı’ya şükür. “Ah, Ana, ” diye soludu. “O kadar güzel bir tenin var ki, açık renk ve pürüzsüz. Her santimini öpmek istiyorum.” Kızardım... Ah, Tanrım. Neden sevişemeyeceğini söylemişti? İstediği her şeyi yapardım. Saçımdaki tokayı kavrayıp çekti ve saçlarım omuzlarımdan aşağı dökülürken iç geçirdi.
Sayfa 70
Ağaçların gri taşa dönüşmesinin ejderhanın kabahati olduğunu biliyordu; tıpkı dünyanın bu bölümünün dökülmemiş yağmurlarla karanlık puslara gömülmesinin, denizin mavi-yeşil yerine arduaz grisi olmasının ve güneşin kırpılmayan gözünün gri bir kataraktla donuklaşmasının ejderhanın kabahati olduğunu bilmesi gibi.
Yarınlarım siz ne hoş geldiniz böyle? Bana pek hoş gelmezdi yarınlarım sonra gün aymazdı karanlık gecelerime. Ama işte umutla parlıyor bu gün güneş bir adam bana gülümsüyor ve gün doğuyor ömrüme.
Reklam
"Hiçbir karanlık içimdeki kuyudan daha tehlikeli, hiçbir gökyüzü içimdekinden daha mavi olamazdı nasıl olsa..."
YÜRÜYELİM SENİNLE İSTANBUL’DA Kırmızıyı sevdiğini bilseydim Hayallerim kıpkırmızı olurdu İstanbul hâlâ güneşin ardında Ufuklarında birkaç kere leke birkaç kan pıhtısı dudaklarında İstanbul hâlâ sevimli mi sevimli
Ey avuçiçleri, çekip çıkarın bu eskici dükkânı benden, Karanlık tabutlarınızı, mavi göztaşlarınızı. beyin salatalarınızı, cilâlarınızı, gömüt taşlarınızı, helâ taşlarınızı... ve onarın o yıkık düşsel pembe güllerinizi Kapatıp parmaklarınızı bu tiksinç kuraklıkta bir zilin sel sonsuzluğuna... ver bana ellerini ver bana ellerini ver bana akış akış ne iş o bakış
Sayfa 131Kitabı okudu
Mavinin tonlarındayım..!!!
♤Hiçbir karanlık içimdeki kuyudan daha tehlikeli, hiçbir gökyüzü içimdekinden daha mavi olamazdı nasıl olsa.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.