Bizzat itirafına bakılırsa, evlilik sonrasında cinsel aktivitesi asgari düzeydeydi (Cinsel ilişkinin kendisini hasta ettiği kanısındaydı). Otuz yaşında tutulduğu ilk kişi arkadaşlarından birinin annesiydi. Kadınları güvenli bir duygusal mesafede tutmak epeyce tercih ettiği bir şeydi; ilk kız arkadaşını ancak yirmi beş yaşında edindi. Üniversitenin ilk yıllarında aşka en yakın duyguyu başka bir erkek öğrenci olan Edward Silberstein’la dostluğundaydı. Aslında, Freud yaşamı boyunca erkeklerle hayranlığa sevdaya çok benzeyen dostluklar kurdu. Çoğu kez yakınlığı bozuşma ve bütün iletişimin kesilmesi izledi. Bunun ünlü örneği Carl Jung’la ilişkisidir. İlişkilerinin ilk başladığı günün on üç saatini yürüyerek ve konuşarak geçirdikleri oldu. Ama karşılıklı paranoya yavaşça belirmeye başladı. Bilinçaltında Jung’un kendisini öldürüp yerine geçmek istediği kanaatine varan Freud, onun cesetler üzerine konuşmaya koyulduğu iki ayrı olayda baygınlık geçirdi. Jung ise Freud’a karşı cinsel
duygular beslediği kuşkusu içindeydi. Aralarındaki ilişki 1913’te acı bir kopuşla bitti...
“Savaşların psikolojik kurbanları vardı, ama bunların sayısı stres, tekdüzelik, doğuştan gelen hastalıklar, yalnızlık, dışlanmak gibi sorunların kurbanlarından çok daha azdı. Bir toplum, savaş, hiperenflasyon, salgın hastalık ve benzeri ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunda intihar sayısında hafif bir artış görülse de, depresyon, paranoya, psikoz vakalarında belirgin bir düşüş kaydediliyordu. Söz konusu sorun çözümlendiğinde vakalar gene normal düzeye dönüyordu. Dr. İgor’a göre bu şu anlama geliyordu: İnsanlar ancak koşullar buna elverdiğinde delirme lüksüne sahiptiler.”