— Kilise, tutkuya karşı, her anlamda kesip atma yöntemiyle savaşıyor: kilisenin pratiği, “tedavi yöntemi” kastrasyondur. Asla sormuyor: “nasıl tinselleştirilir, güzelleştirilir; tanrısallaştırılır bu tutku?” — tüm zamanlar boyunca, disiplin vurgusunu kökünü kazımak (tinselliğin, gururun, iktidar hırsının, mülkiyet hırsının, intikam hırsının) üzerinde yapmıştır.
— Ne ki, tutkuların köküne vurmak, yaşamın köküne vurmaktır: kilisenin pratiği yaşama düşmandır.
Tutkuları ve hırsları, salt onların aptallıklarını ve aptallıklarının nahoş sonuçlarını önlemek için yok etmek, bugün bizim günümüzde bizzat aptallığın iflah olmaz bir biçimidir. Her diş ağrısını, dişi söküp atarak dindirme yoluna giden dişçilere hayranlık duymuyoruz artık...
Tüm tutkuların, sadece felaket getirdikleri, kurbanlarını aptallığın ağırlığıyla aşağıya çektikleri bir dönemleri vardır — bir de, tinle evlendikleri, “tinselleştikleri”, ileri, çok ileri bir dönemleri.