İnsanlar okunmamış birer kitaptır.En basitleri hakkındaki hükmü bile tamamının okunmasına bırakmalı.Biraz derince olanların ise iyice okunduktan sonra üzerinde az veya çok düşünmek lazım.
Doğu ve Batı, birisinin korkaklığımızla eğlenmek için gözümüzün önünde tebeşirle çizdiği çizgilerdir. Özgürlüğe ulaşmayı deneyeceğim, der genç ruh kendi kendine; oysa, tesadüfen iki ulusun birbirlerinden nefret ediyor ve birbirleriyle savaşıyor oluşları, ya da iki kıtanın arasında bir denizin varlığı, ya da dört bir yanda, birkaç bin yıl önce var olmayan bir dinin öğretiliyor oluşu engelleyecektir onu. Bunların hiçbirisi kendin değilsin der, kendine. Hiç kimse kuramaz sana, tam da yaşam ırmağının üstünden geçmesi gereken köprüyü, senden başka hiç kimse. Gerçi sayısız yol ve köprü vardır, sayısız yarı tanrı vardır, seni ırmağın öte yakasına taşımak isteyen; ama seni isterler bunun bedeli olarak; kendini verecek ve yitireceksindir. Tek bir yol vardır dünyada, senden başka kimsenin gidemeyeceği: Nereye mi götürür bu yol? Sorma, yürü o yolu.
Kimdi şu cümleyi söyleyen: "Bir adam, yolunun onu nereye götürdüğünü bilemediği zamanlardakinden daha fazla yücelemez asla?"
Ruh çok sevilesi, ama aynı zamanda son derece korkunç bir şey olmalı. Tanrı aşkına,söyle dindar adam! İnsanın ruhu olmadan yaşaması daha iyi olmaz mıydı?