"Romanın kendine özgü hoşluğunu sergilemesi onun ötesinde, olağanüstü olaylarda değildir, berisinde, sade, efsanelerden uzak bir saatin harikalığındadır. Eğer onun önümüze alışılmadık serüvenler sererek, gündelik yaşantımızın ufkunu genişletmesini bekliyorsak, roman türünün anlamıyla ilgili olduğumuzu iddia edemeyiz. Tam tersi yönde hareket etmesi gerekir, okurun ufkunu daha da daraltmalıdır."
Sayfa 84 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviri: Neyyire Gül Işık, 2. Baskı, Nisan, 2013, İstanbulKitabı okudu
"En iyi tanıdığımız kentler, âşık olduğumuzda yaşadığımız kentlerdir. Âşk ruhumuzu keyif veren nesnesine odaklamış olur, ve algılama yetimize öylesine güçlü bir duyarlık kazandırmıştır ki, çevreyi görüşümüzün merkezi haline getirmeye niyetlenmeksizin, taşıp onu da kaplamıştır."
Reklam
"En iyi tanıdığımız kentler, âşık olduğumuzda yaşadığımız kentlerdir. Âşk ruhumuzu keyif veren nesnesine odaklamış olur, ve algılama yetimize öylesine güçlü bir duyarlık kazandırmıştır ki, çevreyi görüşümüzün merkezi haline getirmeye niyetlenmeksizin, taşıp onu da kaplamıştır."
Sayfa 82 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviri: Neyyire Gül Işık, 2. Baskı, Nisan, 2013, İstanbulKitabı okudu
"Melodram Wagner ile çılgınlığın doruğuna varır. Ve her zaman olduğu gibi, bir kalıp, doruğuna ulaştı mıydı, kendi karşıtına dönüşmeye başlar. Daha Wagner'de insan sesi başkişi olmaktan çıkmış, öteki çalgıların kozmik bağrışması arasında yok olmuştu. Ama daha radikal bir dönüşüm kaçınılmazdı. Durum artık müziği kişisel duygulardan ayıklamayı, örnek bir nesnelleştirmeyle arıtmayı gerektiriyordu. O işin üstesinden Debussy geldi. Ondan beri müziği dinginlik içinde, sarhoş olmaksızın ve ağıt yakmaksızın dinleyebiliyoruz. Şu son otuz kırk yılda müzik sanatı alanında görülen tüm değişik amaçlar yeryüzünün ötelerinde, Debussy'nin dâhice fethettiği yeni topraklarda yeşerdi. Öznelin böylece nesnele dönüştürülmesi o denli önemliydi ki, karşısında daha başka ayrılıklar yok olup gidiyordu. Debussy müziği insansızlaştırdı, bu nedenle, ses sanatında yeni çağ onunla başladı."
Sayfa 38 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviri: Neyyire Gül Işık, 2. Baskı, Nisan, 2013, İstanbulKitabı okudu
"Yanlış hatırlamıyorsam Wundt söylemişti, kavramın en ilkel biçimi işaret parmağımızla yaptığımız gösterme hareketidir. Çocuk, görme derinliğinin yeterince gelişmemiş olmasından ötürü, hep kendine yakın sandığı şeyleri yakalamaya çabalar. Birçok kez başarısız olduktan sonra, nesnelerin kendisini ellemekten vazgeçer, elini gösterme hareketiyle nesneye doğru uzatmak olan o yakalama değinişiyle yetinir. Kavram, aslında, salt göstermek ya da işaret etmektir. Bilim nesnelerin kendisiyle ilgilenmez, onların yerini alabilecek olan göstergeler dizgesiyle ilgilenir."
Sayfa 64 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviri: Neyyire Gül Işık, 2. Baskı, Nisan, 2013, İstanbulKitabı okudu
"...genç şair, şiir yazdığında tek dileği şair olmak. (...) her türlü yeni sanat, her şeyden önce sınırların karıştırılmasından tiksiniyor ve bu açıdan yeni bilimle, yeni politikayla, yeni yaşamla aynı tutumu paylaşıyor. Yaşam başka şeydir, şiir başka şey-- diye düşünüyorlar, ya da, hiç değilse, öyle duyuyorlar. İkisini birbirine karıştırmayalım. Şair, insanın bittiği yerde başlar. İnsanın yazgısı kendi insani yolunu yaşamaktır; şairin misyonu ise varolmayanı yaratmaktır. Şairin yaptığı iş ancak böyle haklı görülür. Orada, kendi başına duran gerçeğe, gerçekdışı bir anakara ekleyerek, dünyayı genişletir şair. Yazar, (Latince) auctor, yani "arttıran kimse" sözcüğünden türemiştir. Latinler yeni bir toprak fethederek onu yurduna katan komutanlara böyle derdi."
Sayfa 39 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviri: Neyyire Gül Işık, 2. Baskı, Nisan, 2013, İstanbulKitabı okudu
Reklam
244 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.