Şunda kuşku yok ki, bugünün dünyasında egemen olan anlayış kilise üzerinden dinle ve tanrıyla savaşan, İnsan'ı her şeyi kendisine göre belirleme hakkına sahip en üst irade haline getiren, fiziksel gücün sahibinin haklı olduğu anlayışını inşa eden modernite değil de bir başka din/inanç ve o dinin/inancın şekillendirdiği hayat tarzı olsaydı durum çok farklı olurdu. Örneğin bugünün dünyasında egemen olan inanç ve anlayış, savaşa giden askerlerine anlaşmalarınıza ihanet etmeyin, hırsızlık etmeyin, mal yağmalamayın, cesedin organlarına dokunmayın; çocuk, ihtiyar, kadın öldürmeyin, hurmalıkları kesip yakmayın, meyveli bir ağacı da kesmeyin; yemek maksadı olmaksızın davar, sığır, deve öldürmeyin, yol boyu mabetlere çekilmiş insanlara rastlayabilirsiniz onlara dokunmayın, ibadetlerine karışmayın emrini veren komutanın dini olan İslam olsaydı, Hiroşima'ya atılan atom bombası hala icat edilmemiş olacaktı.
Yine örneğin bugünün dünyasında egemen olan inanç ve anlayış dört yüce gerçek ilkesi doğrultusunda; 1-Acı hayatın ve varoluşun bir parçasıdır, 2-Acıların kaynağı arzu ve isteklerdir, 3- İstek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir, 4- Acıların sona erdirilmesinin yolu doğru kavrama, doğru düşünce, doğru söz, doğru eylem, namuslu kazanç, doğru çaba, uyanıklık, ve doğru konsantrasyondan oluşan Sekiz Aşamalı Asil Yol'dan geçer ilkelerine sahip Budizm olsaydı Hiroşima'ya atılan atom bombası hala icat edilmemiş olacaktı.