Ve dünya öyle büyük,
öyle güzel
öyle sonsuz ki deniz kıyıları
her gece hepimiz
yan yana uzanıp yaldızlı kumlara
yıldızlı suların
türküsünü dinleyebiliriz..
Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
Hiçbir şey! Kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında
Yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla
Dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık
Menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara
Mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler
Sevgilim sabahın erkenini seviyor.
Ben geceyi ve esmerliğini onun.
O dorukları seviyor, korkuyor bundan.
Ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı.
Ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden.
Kendi çukurunu
Yaşadıklarım, o her biri elmas değerindeki anlar su damlaları gibi kayıp gitti avcumdan. Gerçekliğin sonsuz okyanusundan tek bir deniz kabuğu kaldı geriye.
“Deniz sende neyi çağrıştırır, Geralt?” diye ansızın sordu Essi.
“Huzursuzluk,” dedi Geralt, neredeyse hiç düşünmeden.
“İlginç. Oysa çok sakin ve serinkanlı görünüyorsun.”
“Ben huzursuz olduğumu söylemedim. Sen, denizin bende neyi çağrıştırdığını sormuştun.”
“Düşünceler arasındaki bağlantı ruhun aynasıdır. Bu konudan anlarım, şairim ben.”
“Ya sende, Essi, deniz sende neyi çağrıştırır?” diye hızla sordu Witcher. Hissettiği huzursuzluk hakkında konuşmaya son vermek istiyordu çünkü.
“Sonsuz devinim,” dedi kız bir süre sonra. “Değişim. Ve de binlerce şiirimde binlerce şekilde betimleyebileceğim ve ne olduğunu çözemediğim, işin özüne varamadığım bilmece ve sır.
Evet, evet bunları çağrıştırıyor.”
“O halde,” dedi Geralt mineçiçeğinin üzerinde gitgide daha çok etki gösterdiğini fark ederek, “senin hissettiğin şey de huzur suzluk.