Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Niye?
Rockefeller Vakfının bursiyerleri arasında sağlık bilimleri ve tıp alanında İhsan Doğramacı, Nusret Fişek; sahne sanatları sahasında Tunç Yalman, Yıldız Kenter siyaset bilimi sahasında Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Mete Tuncay, Taner Timur, Ergun Özbudun, Mümtaz Soysal; ekonomi sahasında Besim. Üstünel, Orhan Türkay, Oktay Yenal, Haluk Cillon, Gülten Kazgan; kamu yönetimi sahasında Arif Payaslıoğlu, tarih sahasında Halil İnalcık bulunmaktadır. 183 Rockefeller Vakfı böylelikle XX. yüzyılda Türk toplumunun modernizasyonu için politika yapıcıların ekonomiyi ve sosyal-politik ilişkileri şekillendiren güçleri daha iyi anlamalarına yardımcı olmak, halk sağlığında, tıbbi bakımda, eğitimde, sanatta, beşeri ve sosyal bilimlerde ilerlemeyi sağlamak üzere önemli miktarda para-zaman harcadı ve çoğunlukla perde arkasında sessizce çalışarak Türk toplumunun kilit kesimlerindeki kurumları geliştirip destekledi.
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Reklam
''Sosyal bilim okuyanlarımız çok iyi bilir: Objektif ol­madan objektif görünmek tutkusu, düşünürlerimizin, yazar­larımızın çoğunu onulmaz bir ortalamacılığa itmiştir. Kitap­ların çoğuna bakarsanız, her şeyin ortasını bulmak bakımın­dan dünyada Türklerden başka akıllı kalmamıştır.''
Sayfa 102Kitabı okudu
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
27 Mayıs ve 1961 Anayasası
27 Mayıs, amacının çok ilerisindeki oluşumlara yol açmış bir devrimdir. Değişik şartların bir araya gelmesi sonucunda 27 Mayıs sadece rejim meseleleriyle uğraşmamış, ekonomik ve sosyal yenilikler getirmiş ve bu alanda girişilecek mücadelelere elverişli bir anayasayı hazırlayıp görevini tamamlamıştır. 27 Mayıs ekibi ya da Milli Birlik Komitesi,
- iki şeyi birbirinden ayırmamız lazım. Bir tarafta sosyal kalkınma ihtiyacı var. Bu, cemiyet realiteleri üzerinde düşünerek, onlar değiştire değiştire yapılır. Elbette İstanbul, sonuna kadar, sadece marul yetiştiren bir memleket kalmayacaktır. İstanbul ve vatanın her köşesi bir istihsal programı istiyor. Fakat bu realiteler içine maziyle bağlarımız da girer. Çünkü o, hayatımızın, bugün oldugu gibi gelecek zamanda da şekillerinden biridir. İkincisi bizim zevk dünyamızdır. Hatta kısaca dünyamız. Ben bir çöküşün esteti değilim. Belki bu çöküşte yaşayan şeyler arıyorum. Onları değerlendiriyorum... Nuran gülerek tasdik etti: - Bunlar anlıyorum Mümtaz... Lakin bazen hayatin çok kenarında kalıyor, tek bir düşünceyi yaşıyor gibi oluyoruz. O zaman büsbütün baska seyler aklıma geliyor...
Sayfa 170Kitabı okudu
Reklam
Hârizmşahların Siyasi Tarihi - Alaaddin Tekiş (1172-1200)
Alaaddin Tekiş, Hârizmşahlar sülalesinin en mümtaz simasıdır. Hayatı boyunca uzun ve yorucu mücadelelerde bulunmuş, her sene ülkesini biraz daha büyüterek, devletinin sınırlarını ileri noktalara götürmüştür, Rakip komşu hükümetlerin de, kendi politikaları doğrultusunda destekledikleri taht iddiacısı kardeşi Sultanşah'la yirmi yıla yakın mücadele etmek zorunda kalmış olmasına rağmen Hârizmşahlar Devleti'nin düzenli sivil yönetimi, iyi teşkilâtlanmış ordusu ve bunlara bağlı olarak geliştiği şüphesiz olan ilim ve sosyal hayatıyla en olgun dönemi, onun zamanıdır. O adaleti, halkına şefkati yanında, dengeli politikası, zekâsı, cesareti ve geliştirdiği muntazam yönetim teşkilatıyla devletini bir imparatorluk haline getirebilmiştir.
Mümtaz barbunyanın bu etnik ve sosyal macerasına bayılmıştı.
Sayfa 166 - Dergah yayınlarıKitabı okudu
[...], son asır boyunca biz Müslümanların İslamiyet hakkında gayr-i müslim şahsiyetlerin sarfettikleri övücü sözlere ister istemez verdiğimiz önemi hatırlatmak isterim. apoleon da bunların arasındadır. Goethe, Kazancakis, Rimbaud ilh... listeyi uzatabiliriz. Sonra meşhur mühtedilere verilen önem, arkasından da herhangi bir mühtedinin kazandığı mümtaz mevki... Bütün bunlar bir araya gelince ortaya tuhaf bir "mazeret beyanı" çıkıyor sanki. Yani biz Müslümanlar, gayr-i müslimlerin dinimize rağbet etmesini kendi Müslümanlığımızın mazereti gibi görüyoruz. Haklı olduğumuzdan vazgeçmişiz de mazur olduğumuzu gösterme çabasındayız. Anlaşılmaz duygular değil bunlar elbet. Kendini çekip çevirme gücünü elden kaçırmış bir sosyal kesimin biraz teselli, biraz da böbürlenme vesilesine duyduğu ihtiyaç belki. Bu kadarıyla kalırsa bir zararı da yok. Ama bu kadarla kalmadığı rahatça söylenebilir.
Sayfa 462 - tiyo, ikinci baskı, eylül 2014, cağaloğlu
_Freud ve Josef Breuer, nörotik semptomların, örneğin histerinin, gerçekte simgesel anlamları olduğunu fark ettiler. Bunlar da tıpkı rüyalar gibi, bilinçaltının dışavurum biçimleridir. _Breuer ile Freud’un Travma Kuramı’na göre, nörotik septomlar ve histeriler, travmalardan ve psişik hasarlardan ortaya çıkıyor ve bilinç dışında yıllar boyu
59 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.