Oysa Tanzimat'tan sonra Divan Edebiyatı'nı yok etme girişimleri hemen başlamış, bu edebiyatın benzetme unsurlarından hayal dünyasına, kelime kadrosundan kaynaklarına, mazmunlarından üslubuna kadar hemen her unsu­ru eleştiri, hiciv ve alay konusu edilmiş; bu edebiyata karşı suçlamalar suçlamaları takip etmiştir.
Hece dergisiKitabı okuyor
Pencereden gördüğümüz gece, dışarıdaki katı gerçekliğin çizgilerini muğlaklaştırır. Karanlıkta hiçbir şey birbirinden kesin sınırlarla ayrılmaz. Siyah ve beyaz ortadan kalkar. Kesin yargılara varamaz insan. Gün ışığında insan tüm cevapları bildiğini ve her şeyi olduğu gibi görebildiğini zanneder. Oysa gökyüzü karardığında, önyargılar yumuşar, suçlamalar çekilir ve duygular ortaya çıkar. Alacakaranlıkta tüm kesinlikler belirsizlikle yer değiştirir. Gece pek çok olasılığı içinde taşır. Bir insanı değerlendirmek tüm sınırlarınızı zorlamanızı ve bakış açınızın geniş olmasını gerektirir. Dışarıdan bakarak bir insanın ufkunun nereye kadar uzandığını ölçebilmenize imkân yoktur. Anlama ve tanıma becerisi, kişisel deneyimle kazanılır. Farklı görme biçimleri, sezgiler ve farkındalık, deneyimi zenginleştiren faktörlerdir. Deneyim bize, dışımızdaki dünyanın, düşünce, tutum, duygu ve ihtiyaçlarımızın yansımasından başka bir şey olmadığını öğretir. Bir başkasının neden belirli bir şekilde davrandığını tam olarak kavrayamasak da onun bir kişiliği ve kendine ait bir anlam dünyası olduğunu biliriz.
Sayfa 25
Reklam
Hiçbir dinlenmenin dindirmediği bu yorgunluk, kendisine yönelttiği suçlamalar altında ezilen kişiyi kendisinin düşmanına dönüştürmekten öteye gitmez -daha fazlasını yapamamak, dahası uyumayı, dinlenmeyi bile becerememek.
3 Haziran 1925’te hükümet Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kapattı. Kapatma kararı, Ankara ve Doğu İstiklâl Mahkemeleri’nin, parti programındaki “dini inançlara saygı” ilkesinin, gerici isyanlara yol açtığı görüşünü alıntılıyordu. İstanbul’daki sol kanat işçi örgütleri de kapatıldı. Hiç kimse onları dinî ayaklanmalara ya da Kürt aşiretlerinin ‘gerici’lerine yakınlık duymakla suçlayamazdı, ama ne de olsa iktidar için potansiyel bir tehdit oluşturuyorlardı. Aralarında Ahmet Emin (Yalman) ve Velit Ebüzziya’nın da bulunduğu önde gelen dokuz gazeteci tutuklanıp yargılanmak üzere Diyarbakır’a gönderildi. İstiklâl Mahkemesi gazetecileri hükümete karşı ‘haksız ve gereksiz’ suçlamalar yaparak Şeyh Sait isyanı için uygun ortam hazırlamakla suçladı. Gazetecilerin davranışlarından dolayı pişman olduklarını belirtmeleri ve cumhurbaşkanından af dilemeleri söylendi. Kendilerinden istendiği gibi davrandılar. Mustafa Kemal yasal nedenler var olduğu halde, onları kişisel olarak suçlamayacağını bildirip, mahkemenin ‘müsamaha’ göstermesini istedi. Serbest kalan gazeteciler derslerini almış olarak İstanbul’a döndüler. Basının hükümeti eleştirmesi son buldu. Ertesi yıl cumhuriyetin kuruluş yıldönümünde affa uğrayan Hüseyin Cahit (Yalçın) ile Zekeriya (Sertel) sürgünden döndü. Aynı aftan yararlanacağını uman romantik şair Nazım Hikmet de 1928’de Rusya’dan geldi, ama onun sorunları henüz bitmemişti. Kısa bir süre tutuklandı, sonra serbest bırakıldı ve ardından iktidar, kedinin fareyle oynaması gibi uzun süre onunla oynamaya başladı.
Sayfa 493Kitabı okudu
Leningrad'dan başka bir kadın seyircinin mektubu: Filme nasıl yaklaşacağımı bir türlü bulamadım, hem içerik hem de biçim olarak bana hiçbir şey anlatmıyor. Bunun sebebi nedir? Sinema konusunda hiç de cahil sayılmam... lvan'ın Çocukluğu ve Andrey Rublov adlı eski filmlerinizi de izledim. Her şey açıktı . Aynı şey, bu film için kesinlikle söylenemez... Bence her gösteriden önce, seyirci onu bekleyen şeye hazırlanmalı. Yoksa kendini çaresiz ve yetersiz hissetmekten kaynaklanan bir bıkkınlığın o yavan tadı kaplıyor içini. Sayın Andrey! Mektubuma cevap verecek durumda değilseniz, lütfen, sizden rica ediyorum, bu film hakkında bir şeyler okuyabileceğim kaynaklar bildirin, hiç değilse!... Ayna üzerine yazılı hiçbir kaynak olmadığı için mektubu cevaplayamadığımı ve bundan duyduğum üzüntüyü belirtmeliyim. Ayna hakkında hiç yazı yayınlanmadı; Goskino* ve Film birliği oturumlarında 'seçkincilik' damgası vurarak Ayna'yı reddeden, sonra da bu görüşlerini Ishusstvo hino'da * * yayınlayan meslektaşlarımın resmi suçlamaları dışında tabii. Ancak bu suçlamalar beni pek fazla etkilemedi. Çünkü artık bir seyirci kitlesine sahip olduğuma, filmlerimi seyretmeye gelen ve seven insanların varlığına giderek daha fazla inanmaya başlamıştım.
Ambivalan duyguların bol miktarda bulunduğu mizaçlarda obsesif suçlamalar hiç umulmayacak bir yerde, tam da en sevilen kişilerle ilişkide baş gösterir.
Reklam
Kurumsal korunmaya karşı güçlenen güven; yoksullara yardım edilmesinin önüne geçen, onlara ruhsal yetmezlik, kendi hayatlarını sürdürememek gibi akla ters suçlamalar yönelmesine neden oluyor.
-gerek­siz boş sözler, pazarlıklar, tartışmalar, bahisler, edepsizlikler, boşa övünmeler, karşılıklı suçlamalar- -belki de unutuyor muyuz bunu, artık farkına varmıyor mu­ yuz?) aynı melodi, tekrarlanan, bıktıran aynı ölçüler, saçma sapan sözleri, sıçramalı, neşeli ve nostaljik ritmiyle, yükselen, yinelenen, tekdüze, yakınmalı aynı nakarat: .. .
Sayfa 106 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
"Milas'a göre bu tramway, herkesin suçladığı ve bu suçlamalar karşısında sesi dahi çıkmayan Dünya başkenti olmaya namzet İstanbul'un gözyaşıydı. Bu kadim şehir var oldukça tükenmeyecek bir gözyaşı..."
Sayfa 84 - timaşKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.