İniltiler ortalığı kaplardı. Bana bütün Türkiye bir hastane olmuş gibi gelirdi.
Sayfa 171Kitabı okudu
Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zaman gün ışığı en yakındır...
Reklam
Erzurum’dan İzmir’e kadar kanlarını akıtarak yürüyen halk; köylüler, kadınlar, erkekler ve çocuklar nihayet memleketi bu zafere eriştiriyorlardı. Türk’ün hayatının geleceği hep onlara bağlıydı. Bu zaferi, görünmeyen, bu isimsiz halk nihayet yaratabilmişti.
Ne kadar sade konuşmak mümkünse, Türkiye’nin durumunu o kadar açık olarak anlatmaya çalıştım. Aynı zamanda bir savaş kazanmak için sırf cesaretin yetmediğini de söyledim. En çok, barış içinde memlekette yaşamanın lüzumundan bahsettim. Onlara bizim bir ölüm-kalım savaşı geçirdiğimizi anlattım. Şayet Yunanlılar Türkiye’yi işgal ederlerse, bütün Anadolu Türklerinin ortadan kalkacağını söyledim. Yunanlıların girmiş olduğu yerde hiçbir Türk’ün yaşayamayacağını anlamalarını istiyordum. Zaten onlar da, çoğunun erkeği cepheden geldiği için, neticenin ne olacağını tahmin edebiliyorlardı.
Trenin kapısı açılınca, Mustafa Kemal Paşa yaklaştı. Bana merdivenlerden inerken yardım etti. Bu elin çevik hareketi ve kudreti, bana Mehmed Çavuş’la Millî Mücadele’nin, yolda arkadaşlık etmiş olduğum şahsiyetlerini hatırlattı. Fakat bu kudretli el, şekil itibariyle ötekilerden bambaşkaydı. Anadoluluların elleri umumiyetle kocaman, geniş ve zalimleri gırtlağından yakalamaya kadir görünür; Mustafa Kemal’in gergin derili, uzun parmaklı, beyaz eli Türk’ün bütün hususiyetleriyle birlikte aynı zamanda hâkim bir vasfa da sahipti.
Muhteris miydi? Mağrur mu? Belki her ikisi de.
Kâzım Karabekir Paşa, o zaman, memleketimizde tek hatırı sayılabilir Türk ordusunun başında bulunuyordu. Kendisi, aynı zamanda, İtilâf Kuvvetleri’nin Şarkî Anadolu’da bir Ermenistan kurmaları ihtimaline karşı halkı silâhlandırıyordu. O tarihte, İzmir’de henüz Yunan ordusu yoktu. Fakat Şark’taki kuvvetli hareket Padişah’ı korkutmuş, Mustafa Kemal Paşa’yı, Kâzım Karabekir Paşa’nın bu tehlikeli isteğini önlemek için oraya göndermişti. Mustafa Kemal Paşa, Şark kuvvetlerimizin umumî müfettişi olarak 1919 Nisanı’nda doğuya gönderildi. Benim ve herkesin Mustafa Kemal Paşa hakkındaki fikrimiz bu devrede şöyle ifade edilebilir: Çanakkale’de Anafartalar kahramanı, Padişah’ın Yâveri ve harikulâde bir zekâ ve ihtirası olan bir insan diye tanınıyordu. Ben kendisini birkaç defa Babıâli’de görmüştüm. Şahsiyeti ve iradesi, inkâr edilemeyecek bir görünüşü vardı. Doğu Anadolu’ya, oradaki kuvvetleri yatıştırmaya gönderdiklerini işittiğim zaman ihtirası hakkındaki fikirlere hiç inanmadım. Türk’ün istiklâlini koruyacak bir vaziyet aldıktan sonra, Türk milletinin kendisine en büyük mevkii vereceğini tabiî görüyordum.
Reklam
79 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.