Battaglia persa!
2008 yılında Washington D.C.'de, henüz bir doktora öğ­rencisiyken gittiğim ve tüm yükseköğrenim hayatı başkentlerde geçen biri olarak artık müdavimi olduğum elçilik resepsiyonla­rından birinde bir Türk akademisyen, geri kalmamızın nedenini "Gök Tengri'den vazgeçip Arapların dinini almak" olarak göste­rince, sahaf köşelerinde Samsun 216 içen amcalardan duymaya alıştığım böyle ipe sapa gelmez görüşlerin okyanusları aşabildiği­ni görmek beni çok şaşırtmıştı. Ancak, bu muhteşem (!) fikrin ta­rihsel değil, siyasal nedenlerle ortaya atıldığını ve hiçbir Türk'ün ne kadar yetenekli olursa olsun (kim kendisini başka türlü hayal eder ki?) kendisinden genç birini saygı çerçevesinde dinlemeye­ceğini bildiğim için, karşı bir tez ortaya koymadan, ikiyüzlü bir gülümsemeyle olay yerinden uzaklaşmayı tercih ettim. İtalyanla­rın da dediği gibi: Battaglia persa!
İkinci Mesrutiyet'in yasama hayatı başladığı zaman, Mebusan Meclisinin 1 numaralı adamı, Ahmet Rıza Bey, ülke dışında ve Sen Nehri kıyılarında, memleket gerçeklerinden uzakta geçmis on dokuz yıllık tecrübeli bir Jön Türk'tü. Gizliden gizliye onun yazılarını, en azindan sürgün tehdidi altında okumuş olanlar, başkanlık kürsüsüne ondan daha layık bir aday gösteremezlerdi.
Reklam
Türk esaret kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır... Bir millet varlığı ve hakları için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddi kuvvetleriyle ilgilenmezse; bir millet kendi kuvvetine dayanacak varlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsa şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz... Tam bağımsızlık demek, elbette, siyasal, maliye, iktisat, adalet, askerlik, kültür... gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir... Yabancı bir devletin koruyuculuğunu istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Öyleyse ya istiklâl ya ölüm. » ATATÜRK
Türk milliyetçiliğinin 20. yüzyılın ikinci yarısındaki tek lideri olan Alpaslan Türkeş'in 1960'larda geliştirerek ortaya attığı 9 Işık doktrini, Türk milliyetçiliğinin düşünsel plânda önemli bir politik atılımını temsil eder. Ancak, Türkeş'in ortaya attığı teorik çerçeve üzerinde Türk milliyetçisi aydınların yeterince durduğunu söylemek mümkün değildir. Bundan dolayı 9 Işık doktrini, 1970'lerin sonunda bir durgunluğu yaşamaya başlamıştır. 1980 ve 90'lı yıllarda ise 9 Işık bir yandan Türk milliyetçileri için bir eylem programı olma niteliği taşır, öte yandan bir hayatı anlama biçimidir. Türk milliyetçisi hareketin bir çatışma süreci içine çekilmesi 9 Işık yaklaşımının teorik çerçevesi üzerinde yeterince çalışılmasını engelleyen ikinci bir nedendir. Özetle, 9 Işık bir eylem programı olarak yaşama geçmese dahi, siyasal Türk milliyetçiliğinin dirilişini temsil etmesi açısından önemli bir başarıdır.
Sayfa 67
Ünal Yaltırık, ülkemizin yaşayan en eski gazetecisi. Gazeteciliğe lise yıllarinda duvar gazetesi çıkartarak başlamış, daha sonra bu tutkusunu Maya dergisiyle profesyonelleştirmiş. Maya dergisi, 1978 yılından bu yana düzenli olarak yayınına devam ediyor. Ünal Bey, şu anda 90'ına merdiven dayamış olsa da bu derginin mizanpajını bile kendisi
Türkiye'deki ordu-sivil ilişkileri:
1970'lerde Latin Amerika'nın siyasal hayatı için ana mo­del, üst düzey teknokratları içeren, bir ordu-sivil koalisyonu biçimindeki "bürokratik otoriteryanizm' ' şeklinde ortaya çıkmıştır. Orta Doğu' da da ordu siyasete karışmış ve pek çok durumda ordunun "en temel misyonu . . . belirli bir rejimi ikti­ darda tutmak [olmuştur]." Türkiye'de ise, devlet ile özdeşleş­mesi ve rejimin vasisi rolünü benimsemesi sonucunda ordu, hiçbir siyasal partiye destek vermemiştir. Türk ordusu, her zaman tarafsız kalmıştır. ki, bu gelenek Atatürk tarafından da desteklenmiştir.
Reklam
72 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.