Bu ne rezalet! Ne küstahlık! Bir erkek, tanımadığı bir başka erkeğe rastgelse, yüzüne bile bakmaz, söz söylemez. Lâkin tanımadığı ve hiç başka defa görmediği bir kadına rastgeldiği gibi, gülerek yüzüne bakmaya ve söz söylemeye başlar ve kovsalar bile yanından ayrılmaz. Demek oluyor ki, biz karıları insan sırasına koymayız. Kendimizi eğlendirmek için onların ruhunu sıkarız. Serbest gezip seyr etmelerine ve eğlenmelerine mani oluruz ve bir taraftan da kendimizi onlara güldürürüz.
Sayfa 71 - Akçağ yayınları, orijinal metinKitabı okudu
Zirde zikr olunacak hikâyenin mealinden anlaşılacağına göre, âfitâb-ı aşk u muhabbetin, henüz sinn-i rüşde varamamış sıbyanın kulübüne dahi tulû edegeldiği, kariînin garâbet ve taaccübünü mucip olmasın. Çünkü aşk bir emr-i tabiidir ki, nev'-i benî ademin her bir kısmında, yani erkeğinde dişisinde, ufağında büyüğünde, sabisinde bâliğinde, geçinde ihtiyarında, fakirinde zengininde, akîlinde gabîsinde, âliminde câhilinde, medenîsinde bedevîsinde zuhur eder. Herkesin gönlü aşk ile yoğrulmuştur.
Sayfa 21 - Akçağ yayınları, orijinal metinKitabı okudu
Reklam
Ne iyi, hem sevmek hem sevildiğin adamdan sevilmek! Ondan iyi bir şey dünyada yok.
Akılsız, ilimsiz, hilimsiz, faziletsiz, sabırsız, rahmsiz, hayasız adam bulunur; lâkin aşksız adam bulunmaz. Aşk u muhabbet, herkesin kuvvesinde mevcut olup, ancak bir kuvve-i câlibesi olmadıkça fiile çıkmaz.
Sayfa 22 - Akçağ yayınları, orijinal metinKitabı okudu
Birini sevmek ayıp mı?
—Vah, vah! Kızım terlemiş, kurban olsun dadı sana… Ey, ne söyledi efendi baba bakalım? —Ne söyleyecek! İftira attı, bugün Rifat Bey’i, buraya gelen çocuğu gördün, işte onun sözü açıldı, ben de onunla sevişiriz dedim. Hem gerçek dadı sevişiriz. Hele ben onu pek çok severim, işte ben söylerim ki severim. Birini sevmek ayıp mı? O da beni sever, evet pekala bilirim ki sever. Sevmeye idi her gün mektebe gider iken niçin gelir de beni alır? Niçin ben dersi bilmediğim vakitte o öğretir? İşte o da beni sever ben de onu severim. Ama babam anlamaz. Sen şimdi aşka sevdaya başladın diyerek beni utandırdı. Dadım bu sözümü işittiği gibi bir büyük kahkaha ile gülerek: —Ey, baban fena mı söylemiş? Bu aşk değil de nedir? Gidi seni…! Onun için yataktan kalkar kalkmaz mektebe koşuyorsun, ben zanneder idim ki derse hevesin vardır meğer sen âşığını, maşukunu görmek için gidersin. Cuma günü de ya sen onun evine ya o buraya gelecektir, bir gün görüşmeksizin duramazsınız, a? O da seni sever ha! Oh! Ne iyi hem sevmek hem sevdiğin adamdan sevilmek! Ondan iyi şey dünyada yok. Aferin Salihacığım güzel çocuk seçtin. O da seni sever a?
Kim Haklı?
—Yok bey yok! Ben sizin evlenmemenizin sebebini sordum. Ben şu sebebi bilmez değilim. Lakin makul bir sebep olmadığından çürütmek için soruyorum. Sizin bir karınız var imiş. Severmişsiniz. Ölmüş. İşte evlenmemenizin sebebi bu değil mi? Lakin bak beyim: Siz o karı ile beraber yaşadığınız ömrü mü? Yoksa şimdiki ömrü mü tercih edersiniz? —Ah! Onun ile yaşadığım ömür!..... Şimdi bana cihan zindandır. Ben şimdiki ömrü istemem ama kendime kıyamıyorum. —Ey. Şimdi evlenir isen o eski saadetin avdet edecektir (geri dönecektir). Yine ömründen hoşnut olacaksın. Bu meyusluktan (ümitsizlikten) kurtulacaksın. Değil mi? Birinci karını sevdiğin gibi öbürünü dahi seveceksin. —Ah!.... Bundan sonra ben karı sevmek!.... Başkasını sevmek! Benim sebebimden zavallı on beş senedir ki gençliğini bırakıp toprak altına girdi!... O toprak altında yatsın da ben başkasını seveyim!.... Yok yok. Bana rahat haram olsun! Bana düğün yakışmaz. Benim matem tutacak. Ağlayacak vaktimdir. Diyerek elini gözlerinin önüne koyarak düşünmeye dalar. —Bey'im vazgeç bu efkârdan. Ağlamadan ne çıkar? Zannedersin ki senin bu türlü hareketinden o merhumenin ruhu hoşlansın? Bey'im ölülere rahmet dirilere rahat lazım. Senin gençliğine yazık! Gel seni evlendirelim...
Reklam
140 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.