Düşmanlık, zulüm, takipten, baskından, değişimden, yıkılıp dökmekten alınan haz - bunların tümünün, böylesi içgüdülere sahip olan insana karşı cephe alması: budur "vicdan rahatsızlığı"nın kaynağı. Geleneğin boğucu darlığına ve tekdüzeliğine tıkılıp kalmış, dış düşmanların ve dirençlerin yokluğunda sabırsızca kendini paralayan, kendi peşine düşen, kendini kemiren, kurcalayan, hırpalayan insan, kendini kafesinin parmaklıklarına vura vura yaralayan, bu "ehlileştirmek" istenilen hayvan, bu yoksun olan ve çöle duyduğu sıla özleminin yiyip bitirdiği, kendi kendinden bir serüven, bir işkence yeri, güvenliksiz ve tehlikeli bir yabanıllık yaratmak zorunda kalmış olan insan - bu deli, bu özlem çeken ve umutsuz tutsak vicdan rahatsızlığının mucidi oldu. Ama bununla, insanlığın bugün bile atlatamamış olduğu, en vahim ve en dehşetli hastalığın yolu açıldı; insanın insandan, kendinden acı çekmesi: hayvan olarak yaşadığı geçmişinden zorla koparılmasının, yeni durumlar ve varoluş koşulları içine düşmesi ve adeta yuvarlanmasının, o ana kadar kuvvetinin, hazzının, korkunçluğunun temellerini oluşturmuş olan içgüdülere karşı açılmış savaşın sonucu olarak.
Karlar yükselip av hayvanına ulaşmak olanaksızlaştığında, kurtlar arasında kıtlık başgösterir. Geyikler kar temizleme makineleri gibi davranır; kurtlar yüksek karlar arasından onların izlerini takip eder. Geyikler yoğun kar yağışı nedeniyle kıpırdayamaz hale düştüğünde, kar temizleme işi gerçekleşmez; o zaman kurtlar da kapana kısılır. Ardından kıtlık gelir. Kurtlar için en tehlikeli kıtlık zamanı kıştır. Kadın için kıtlık, herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir ve kendi kültürü dahil, herhangi bir yerden kaynaklanabilir. Kurtlar için, karların erimeye başladığı ilkbaharda kıtlık genellikle sona erer. Bir kıtlığı takiben sürü bir öldürme cinnetine kapılabilir. Sürü üyeleri öldürdükleri av hayvanlarının çoğunu yemez ve saklamaz. Öylece bırakır. Yiyebileceklerinden çok daha fazlasını, ihtiyaç duyabi-leceklerüıden çok daha fazlasını öldürürler Bir kadın da, tutsak düşüp aç kaldığında benzer bir süreç ortaya çıkar. Birdenbire gitmekte, yapmakta, olmakta özgür olan kadın, tüm hiddetiyle aşırılıklara saldırma tehlikesi içindedir... ve bu konuda kendini haklı hisseder. Masaldaki kız da, zehirli kırmızı ayakkabıları her ne pahasma olursa olsun elde etme konusunda kendini haklı görür. Bu aşamada, kıtlıktan kaynaklanan bir durum, sağduyuyu olumsuz etkiler.
Ayrıntı Yayınları
Reklam
Deli Kurt'ta Şahıs Kadrosu: Tarihî ve Kurmaca Kişilikler Deli Kurt'un asıl şahıs kadrosu kurmaca kişiliklerden oluşur. Baş kahraman, asıl adı Murad olan fakat Deli Kurt olarak tanınan meçhul şehzadedir. Deli Kurt'u yetiştiren Çakır, Deli Kurt'un âşık olduğu Gökçen Kız da romanın önemli kurmaca kişiliklerindendir. Eserdeki
ATSIZ'DA TURAN TURANCILIK: Türkçülüğün ikinci kanadı Turancılıktır. Irkçılık, Türkçülüğün "iç davası", Turancılık ise "dış davası"dır. Atsız'a göre Turancılık "Türk Birliği"dir. Daha 1934 yılında yazdığı "Yirminci Asırda Türk Meselesi” başlıklı yazının birincisi "Türk Birliği" adını taşır. Ona
DEVLET UĞRUNA KENDİNİ FEDA EDEN KAHRAMAN: URUNGU (BOZKURTLAR DİRİLİYOR) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce yine uzunca bir özet verelim Kür Şad ihtilali, Çin Kağanı Tay-tsung'u korku ve endişeye kaptırmıştır. Ne yapılacağını görüşmek üzere nazırlarını sarayda toplar. Çeşitli fikirler ileri sürülür. Sonunda Gök Türklerin Çin'den
Sürekli olarak düşmanın gelebileceği olasılığı üzerinde durmak gerekir, düşmanın gelmemesi olasılığına rağmen hazırlıklı olmak en doğru yoldur, düşmanın saldıramayacağını ummak doğru olmaz, sadece düşmanın saldırma olasılığını hesaplamak tam anlamıyla saldırıya hazırlıklı olmak ve saldırıya fırsat vermemek doğru olacaktır. Bu nedenle komutanı bekleyen beş tehlikeli hatası olabilir: ölümüne savaşırsa düşman tarafından yok edilebilir, korkaklık tutsak olmak demektir, paniğe kapılıp kaçmak aşağılanmak demektir, çok mağrur olur kendine güvenirse sonununda utanç duyacak bir duruma düşebilir, adamlarına fazla düşkün olursa zor durumda kalabilir.
Reklam
196 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.