Sizin bahaneleriniz nedir? Hiç düşündünüz mü...
Kötü işler sahibi olanlara sorunuz, hepsinde kendi kendilerine icat edilip özenle pekiştirilmiş sebeplere tesadüf edersiniz. Hiç olmazsa sanki birçok sırların bulunduğunu farz ettirerek güler, size, "Anlatamam ki, bilseniz beni hoş görürsünüz..." demek ister. Onun için öyle sebepler vardır ki henüz kendisi bile irdeleyip şekillendirememiştir yahut birtakım sebepler bulunduğuna inanmamıştır amma incelenmek lazım gelse hiçbir şey yoktur... İşte Raci! Kim bilir, karısına ihanet etmek için kendisini ne kadar haklı bulmaktadır.
Sayfa 92 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri: Ali Faruk Ersöz, 3. BasımKitabı okudu
Başkalarına kızıp bağırırken, kendini yumrukladığının farkında değildir insan.
Reklam
Ah o genç kız! Ona ne vakit tesadüf edecek? Kimindir o küçük akıcı yüz ki hülyasının aynası üzerinden yakalanamayan bir renkle güya bir bulut parçası altında dalgalı, akıp gidiyor?
Sayfa 87 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri: Ali Faruk Ersöz, 3. BasımKitabı okudu
Ey mü'min-i kalbi hüşyar! Şimdi gözlerimiz bir parça dinlensinler, onların bedeline hassas kulağımızı imanın mübarek eline teslim ederiz, dünyaya göndeririz. Dinlesin leziz bir sâz. Evvelki yolumuzda bir matem-i umumî, hem vaveylâ-yı mevtî zannolunan o sesler, şimdi yolumuzda birer nevaz u namaz, birer âvâz-ı niyaz, birer tesbihe âğâz. Dinle havadaki demdeme, kuşlardaki civcive, yağmurdaki zemzeme, denizdeki gamgama, ra'dlardaki rakraka, taşlardaki taktaka birer manidar nevaz. Terennümat-ı hava, naarat-ı ra'diye, nağamat-ı emvac, birer zikr-i azamet. Yağmurun hezecatı, kuşların seceatı birer tesbih-i rahmet, hakikata bir mecaz. Eşyada olan asvat, birer savt-ı vücuddur: Ben de varım derler. O kâinat-ı sâkit, birden söze başlıyor: "Bizi camid zannetme, ey insan-ı boşboğaz!." Tuyurları söylettirir ya bir lezzet-i nimet, ya bir nüzul-ü rahmet. Ayrı ayrı seslerle, küçük âğâzlarıyla rahmeti alkışlarlar, nimet üstünde iner, şükür ile eder pervaz. Remzen onlar derler: "Ey kâinat kardeşler! Ne güzeldir hâlimiz: Şefkatle perverdeyiz, hâlimizden memnunuz. Sivri dimdikleriyle fezaya saçıyorlar birer âvâz-ı pür-nâz. Güya bütün kâinat ulvî bir musikîdir, iman nuru işitir ezkâr ve tesbihleri. Zira hikmet reddeder tesadüf vücudunu, nizam ise tardeder ittifak-ı evham-sâz. Kastamonu Lahikası - 169
''... günün birinde bir adama tesadüf edersiniz ki, sizin saadet ve istikbalinizi kendi sevdasına feda edecek; nazlı, nazik Suzan'ın kapıda satıcılarla alışveriş etmesine, güzel ellerini ev işleriyle incitmesine tahammül edebilecek... O adamdan şüphe ediniz. O, hodkam bir sefildir ki, sizi sevildiği kadar sevmiş olsaydı, saadetinizi eliyle kurban etmeyecekti. Biraz daha mağrur, yüksek feragat göstermesini bilecekti.''
Sayfa 26 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
Ahmet Kaya şafak türküsünde geçen torlak kemal, börklüce kimmiş bakın. Şeyh Bedreddini zaten biliyorduk Sultan Çelebi Mehmed dönemi Bedreddin Sakız, İzmir, Kütahya, Bursa ve Gelibolu üzerinden Edirne'ye geldi. Gittiği her yerde büyük bir alâka uyandırmıştı. Bu itibarla çok geçmeden bir kez daha, Edirne'den Aydın'a kadar çeşitli vilayetlere seyahatler yaptı. Aslında ehl-i sünnet dışı Batınî akidesini gizli bir biçimde yaymaya çalışıyordu. Daha çok Alevi Türkmenlerle temas ederek onları maksadına göre hazırlıyordu. Bursa'da Börklüce Mustafa, Kütahya'da Torlak Kemal kendisinin en meşhur halifeleri idiler. Özellikle bir Yahudi olan Torlak Kemal, Bedreddin'i ve Börklüce'yi saltanatı elde etmeye şiddetle teşvik edi- yordu. Ayrıca, kadınlar müstesna olmak üzere her türlü mal ve eş- yanın ortak olduğunu savunarak sosyal hayatı derinden sarsıyordu. Öte yandan Şeyh Bedreddin'in Anadolu'ya gelişi Yıldırım'ın oğullarının birbirleriyle kıyasıya mücadele ettikleri bir zamana tesadüf etmişti. Bundan dolayı şeyhin faaliyetlerinden habersiz Edirne'de hükümdarlığını ilan etmiş olan Musa Çelebi, ilim ve fazileti, irfan ve kudreti ile meşhur olmuş Şeyh Bedreddin'i kazaskerlik makamına oturttu. Böylece bilmeyerek onun nüfuzunun yayılmasına yardımcı olmuştu. Şimdi Şeyh Bedreddin dört bir yandan Edirne'ye gelenlerle görüşüyor ve faaliyetlerini genişletiyordu. Şeyhin, dinî fikirlerinden sonra şimdi siyasi görüşleri de deği- şiyordu.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.