"Savaşmanın bir amacı olmalı." diye sürdürmüştü sözlerini: "Ölmeyi de, öldürmeyi de geçerli kılacak kadar önemli bir amaç."
"Küme küme oturup Kur'an okuyanlar, birbirleriyle helalleşenler, hangisi sağ kalacak olursa çoluk çocuğuna selam götürmesini, nasıl şehit olduğunu söylemesini dileyenler..."
Reklam
Herkesin yaptığını yapmak, toplumun "Yapılması gereken budur." dediğinin içinde olmak. Dışlanmamak...
Hatice sabah uyanıp da her günkü gibi kendisine kahvaltı versin diye annesine gidince, evdeki üçüncü kişiyi görüp şaşırmış. Yadırgayan bakışlarla yüzüne bakmış. Annesi eline bir parça ekmek tutuşturup "Ekmeğinden babana da ver biraz." demiş. Hatice, daha önce hiç görmediği bu yabancıya, tanıyamadığı babasına, baka baka duvara yaklaşmış. Ayaklarının ucunda yükselerek elindeki ekmeği asker fotoğrafına uzatmış. İşte, kadınlar ve çocuklar için savaş buydu. Fotoğraflardaki görüntüleri canlı bilmiş; nerede olduğu, nerede öldüğü bilinmeyenleri yaşıyor sanmışlardı.
Bir kumar! Oyun taşları on binlerce genç asker olan bir kumar...
Sayfa 113Kitabı okudu
"Bu ülkenin insanları iyidir, şu ülkenin insanları kötüdür. Falan ülkede yaşayanlar cimridir, filan ülkede yaşayanlar kabadır." gibi ön yargılar geçersizdi. Böyle ön yargılar, kalıplar içinde düşünmekti ve yalnızca dünyayı eksik tanımaya yol açardı. Her ülkede iyiler, kötüler, cimriler, kabalar olabilirdi.
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam