Fatih Sultan Mehmed'in Şahsiyeti
İstanbul fâtihi, sınırsız güç sahibi mutlak bir hükümdar olmanın yanı sıra, dünya hâkimiyeti fikrini de benimsemişti. Onun bu düşüncesinin kaynağı, Türk- Moğol hakanlık, İslâmî hilâfet ve Roma imparatorluk fikriydi. Fâtih Sultan Mehmed'in İtalyan nedimlerine Roma tarihleri okutarak bu geleneği kavramaya çalıştığı da bilinmektedir. Onun bu
Sayfa 222Kitabı okudu
Mehmet Akif farkı <3
Safahat’ın 6. kitabı olan Âsım’ın edebiyatımızda müstesna bir yeri vardır. Âsım, neredeyse bütün edebiyat tarihçileri, araştırmacıları tarafından Mehmed Âkif’in olgunluk eseri, şaheseri olarak kabul edilmekedir. Hep hayatın içinden konuşan şair, bu eserinde Birinci Dünya Savaşı’nı arkaplana alarak düşüncelerini ve toplum tasavvurunu ortaya koymaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın bizim için mühim olduğu kadar bütün dünya tarihi için önemli olan bir sahnesi, Çanakale ve Çanakkale’de savaşan gençlik Mehmed Âkif’in esas konusudur. Millî şairimiz, bu kitabında bir gençlik modeli ve projesi ortaya koymaktadır. Aklı fikri yerinde, bilgili, müsbet ilimlere vâkıf, ama maneviyatı da kuvvetli ahlâklı bir gençlik. Bu gençlik, fizikî gücünü manevî gücüyle birleştiren “bütün insan” demektir. Döneminde pozitivizmin tesiriyle, insanın sadece maddesine, fiziğine yönelik gençlik projeleri revaç bulurken, Mehmed Âkif bu eserinde bütünü gözeten modelini Âsım karakteri etrafında çizmiştir.
Sayfa 4 - Yazar Yayınları | PDFKitabı okuyacak
Reklam
TÜRK İNSANLIK DEVRİMİ GERÇEKLEŞTİĞİNDE NELER OLACAK? Özel mülkiyet ve miras belası devrim sonrası kaldırılacak. Mandan uzaklaşmış maddenin uşağı olmuş her insana bu biraz zor geçecek. Birileri için yine hayal görmek gibi gelebilir. Mahşer tufanı ve canlı ölüler ibreti insanlığın son ibreti olup yeryüzü çetesinin yeryüzünden süpürülmesi
İşin sırrına vakıf olanlar, vakıf olmayan halk
Lippmann'a göre, halk icra salahiyetine sahip değildi. Sadece, icra salahiyetine sahip bir makamda bulunan birine taraf olarak icraatta bulunabilirdi. Bir meselenin esas kıymetini anlamaktan aciz olan avamın tek yapabileceği, "işin sırrına vakıf olanlar"a dışarıdan katılmaktı. Sıradan insanlar bir meseleyi sezemezler, analiz edemezler ve çözemezlerdi. Hakikatlerin küçük bir kısmına bakarak hüküm verirlerdi. Halkın yapabileceği tek muhakeme, fikir ayrılığına sahip aktörlerin belirli bir davranış kaidesine mi, yoksa kendi keyfi arzularına mı tâbi olduğuna karar vermekti. Bu muhakeme bile "işin sırrına vakıf olanlar"ın zahiri görünüşünden misallerle yapılabilirdi.
Sayfa 68 - IQ yayınları
İnsanın aşmayacağı sınırlar vardır. Ama sonra aşarsın. Ve birden o tehlikeli bilgiye vakıf olursun: Sen bir kuralı çiğnedin diye dünya ânında yıkılmaz.
Zeyno, "E sonuç?" diye sordu. "Sonuç..." dedi Alper, "oyumuzu dayımın istediği yere vermediğimiz için Allah bizi cezalandırıyormuş..." Ses çıkmadığını ve kendisine inanılmadığını görünce çocuk gibi yemin etti: "Valla bak! Güçlü lider şart diyor..." Ciddileşti; dünyanın sırrına vakıf bir insan edasıyla, "Böyle kendinden emin cehalet nasıl korkunç," dedi. "İnsan bir kez ortalıkta görünmeyen, işlerinin altına imza atmamış bir üst aklın, bir kadir-i mutlağın varlığına iman ederse, etrafında olan biten her türlü adaletsizliği, fazlalığı filan, 'Demek o öyle istedi, göremediğim bir şey olmalı,' diyerek kabulleniyor. Böylece, sorgulanmayan dünya, o da dahil herkes için bir cehennem oluyor." "Tabii bunları dayına da aynen böyle söyledin," dedi Zeyno alaycı bir sesle. "Maldım söyleyecektim bunları," dedi Alper. "İşte onu soruyorum ben, sonuç? Senin iş ne oldu?" Alper telefonuna uzandı, "Şu adamı arayacakmışım Aysel Abla öyle dedi. O arayacakmış zaten önden onu. Önemli bir abimizmiş..."
Sayfa 271 - Nakarat: TenâhenkKitabı okudu
Reklam
824 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.