Șimdiye kadar ''hakikat'' denilen her șeyin yalanın en zararlı, en sinsi, en yeraltına ait biçimi olduğu: insanlığı ''iyileștirmek'' kutsal bahanesinin bir hile olduğu, bizzat yașamın kanını emmek, kansız bırakmak olduğu idrak edilmiștir. Vampirizm olarak ahlak...
Sayfa 119
Biz sana ne ettik Munch
Vampirizm Batılı bir sözcüktür. Norveçli ressam Edward Munch hem yağlı boya, hem de taşbasma vampir resimleri yapmıştır. Vampir adını taşıyan pek çok yapıtı vardır. Bu resimlerin hemen hemen hepsi birbirine benzer. Hepsinde bir erkeği ensesinden öpen bir genç kadın vardır. Resimlerin verdiği izlenim genç adamın kanını emen bir vampirdir. Tüm yaşamı boyu Munch kadınlara yaklaşmaktan çekinmiştir. Bir kadınla sevişmenin ölümle çiftleşmek anlamına geleceğini düşünüyordu. Kadınlara karşı duyduğu sayrıl korku kardeşi Andreas , 1895 yılında pek genç bir yaşta, evlendiğinin altıncı ayında ölüverince büsbütün çoğaldı. Munch’a göre yengesi iyi bir kadındı ama kardeşi için fazla canlı, fazla güçlü bir kadındı.
Reklam
Şimdiye kadar “hakikat” denilen her şeyin yalanın en zararlı, en sinsi, en yeraltına ait biçimi olduğu: insanlığı “iyileştirmek” kutsal bahanesinin bir hile olduğu, bizzat yaşamın kanını emmek, kansız bırakmak olduğu idrak edilmiştir: Vampirizm olarak ahlak...
Sayfa 119Kitabı okudu
"Vampirizm olarak ahlak... Ahlakı keşfeden, inanılan ya da inanılmış tüm değerlerin değersizliğini de keşfetmiştir."
Sayfa 119Kitabı okudu
''Çocukları eğitirken aşırı bedensel ya da psikolojik cezalar verilirse ve bu eylemlerden sonra çocuğa ilgi ve sevgi artırılarak bir tür ödüllendirme sağlanırsa bu sapmaların tohumları atılmış olur... Çocuk; sevginin, cezanın bir uzantısı olduğuna koşullanır. Sevilmeye ulaşmak için yaramazlık yapar ve cezalandırılmayı bekler. Çünkü bunlar sevilmenin ön koşuludur.'' (Sadizm, mazokizm ve vampirizm üzerine)
Bölüm 2: Cehaletin Kutsal İttifakı
Erzsebet Bathory, mahkeme kayıtlarına göre kan tutkusu sebebiyle insanları öldüren ilk seri katildi. Tarihin kayıtlarına bakılacak olursa, vampirizm kökenli kan tutkusu sebebiyle cinayet işleyenlerin çoğunluğu erkek katillerdir. Erzsebet bu durumda gerçekten de farklı bir örnek. Ölümünden sonra dedikodular durmadı. Genç kurbanlarının kanını küvete doldurup içinde yattığı, dedikodulardan bir tanesiydi. Başka bir dedikoduya göre, Kontes bir gün kurbanlarından bir tanesine şiddetli bir tokat attı. Tokadın şiddeti ile eline bulaşan kanı kendi yüzüne sürünce, cildinin daha güzel durduğunu fark etti. Kendisine hizmet eden simyacılar, bakire bir kızın kanı içinde sıkça yıkanarak genç kalabileceğini söylüyorlardı. Bu iddiaların gerçekliği ile ilgili hiç bir kanıt bulunmamaktadır. Erzsebet'in kana susamışlığı bilimsel olarak değerlendirmek gerekirse, kan gördüğünde yaşadığı cinsel hazdan ibarettir. Ayrıca kara büyü ile ilgilendiği bilinmesi sebebiyle, kurbanlarının kanını büyü ayinlerinde kullandığını söylemek daha gerçekçi. Kurban sayısının seksen ile altı yüz elli arasında varsayarsak, insanlık tarihinin en kana susamış seri katilinden bahsetmek yanlış olmaz. Asil soylu olmasından ötürü, dokunulmazlığından faydalanan Kontes, farklı bir statüde belki de bunca cinayeti bu kadar kolay işleyemezdi. Kim bilir, belki de kendisini yargılayanlar, tüm olup bitenleri daha önceden bilmekteydiler. Belki de kişisel çıkarlar, bu olayın ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Herdem KitapKitabı okudu
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.