Uzun süredir yalnızım. Geceler, günler boyu süren yalnızlık… Öyle ki, artık zaman alıştığım birimlerle ölçülemez hâle geldi, isyan etti, çıldırdı. Artık ben zamanı ölçmüyorum, zaman beni ölçüyor.
İçimize doğru yolculuğun başlaması, kendi öz zaman tünellerimizden geçerek içsel uzayın derinliklerine doğru yola çıkmamız bu kadar uzun zaman alacak mı?
Ona neler söylemek isterdim, … birikmiş olan sözcükler gırtlağımda vuruşuyorlardı ama hiçbiri dilime ulaşamadı. Diyeceğim çok fazla şey vardı, onun için hiçbir şey demedim.
İşin garibi, yolculuklarımı ne kadar uzattıysam o kadar uzağımda kaldılar. Yolculuklar zamanı güzel geçirmenin bir yolu ve de sonlar az ya da çok belli. Oysa ben yola çıktım ve gördüm ki kafanın en basit yolculuğunun bile sonu yok. İlk adımı atıyorum ve anında yüzlerce alternatif yol çıkıyor karşıma. Bunlardan birini seçiyorum, başlamamla birlikte yüzlercesi daha beliriyor. Ne zaman niyetimi daraltmak istesem, genişletmiş oluyorum. Oysa bütün dar boğazlar, kanallar eninde sonunda beni açık denize götürüyor. İşte o zaman anlıyorum ne bitmez tükenmez bir genişliği olduğunu kafanın. Parıldayan sular ve de dünyanın boyutları aklımı karıştırıyor.