Kamuran evlendikten sonra. Büyüdüğüm evdeki erkeklere benzedi. Düşüncelerimi merak etmekten hislerimi kulak vermekten vazgeçti. Hiç değilse nezaketen dinliyor gibi yapardı. Fakat yüzüme bakmayı sürdürse de bakışları hızla boşalırdı. Başka alemlere daldığını anlattıklarımın bir kulağından girip öbürkünden çıktığını. Dinleyen olmayınca anlattıklarımda anlamını kaybederdi,
çoğu zaman. Ortak dünyamızı terk edip beni yüzüstü bırakması aile hayatımızda Kamuran'dan amurandan yediğim ilk kazıktı.
Ama işte, insan bazı bedelleri ömür boyu ödemek istemiyor. Tek başına bir şey değil, kendinden büyük birşeyin parçası olmak istiyor bezen. Ummanın damlası, başağın buğdayı, ağacın dalı, hatta dalın çıtırtısı. Çareyi kainatın sırrında değil, kendi gibi bir başka ben'in yamacında arıyor. Gidip kanlı bir sunağa uzanıyor. İçinde yıllanmış cefakar, vefakar ben'i, uzak bir ihtimalden fazlası olmayan şaibeli bir biz hayaline kurban etmekten çekinmiyor. İlle de başka bir oyunbaz istiyor küçük, kederli oyununa. Çünkü insan denen illet, bütün o fiyakasının ardında, vurulmayı bekleyen sakat bir at yalnızlığına nöbet tutuyor. Evrendeki en hacimli kalabalığı, yalnızlıktan gebermek üzere olan insanlar oluşturuyor.
Karmaşık ihtiraslarım yoktu. Sdece mutlu olmak istemiştim.
İnsan hep bir gün çok mutlu olacağına inanır. Şimdi değildir, henüz değildir ama bir gün mutlaka muhakkak, hak edilen o mutluluk gelip kendisini bulacaktır. Gelecek diye muğlak bir takvim yaprağına mühürlenmiş o günü, ufak tefek engellerin ayak altından çekileceği münasip bir zamana erteler durur insan.
Okulu bitirince, işe girince, evlenince, çocuklar büyüyünce... Sonra genellikle o gün gelmeden de ölür hesabı yanlış yaptığını ölmeden kısa zaman önce anlar aslında ömrünün adına yaşlılık denen o buruk zamanında hem bekleyerek geçen yıllarına hem de artık gelemeyecek olanlara ağladığı, hani etrafındaki gençlerin gözünün neden hep yarı yaşlı durduğunu anlamayıp bir tür göz hastalığı sandığı zamanlarında çok geç kaldığında, Ben de bekarken evlenince hele ki Kamuran'la evlenince çok mutlu olacağıma inanmıştım öyle olmadı.
İki insan neden tanışmak ister? Birbirinden nefret etmek için mi? Kim sahiden tanıdığı birine sempati besleyebilir ki?
Yakınlaşmak için ve uzaklaşmak pahasına tanışıyorduk iş çte. Sonunda ölmek için yaşayan herkes gibi.