Dünya üzerinde dünyayla dönmek yerine dünya tarafından kovalanan bir insanlık görüyoruz. Bütün konuşmalar bu gidişata engel olamayan büyük suskunluğu örtbas etmek için. Konuşulan, aslında konuşulamayan. Handan Acar Yıldız
Sayfa 35
Daha çok değil belki ama daha zor sorular..
Caminin avlusuna girdi. Pencerelerden birinin kenarına oturdu. Solda musalla taşı vardı. Göz göze geldiler musalla taşıyla. Gözlerini kaçırdı. Nasıl bir şeydi acaba ölüm? Toprak? Orada da insanın içindeki sorular devam eder miydi? Bilinç, her an kendimize onlarca soru sorup cevabını yine kendimizin vermesi, delilik ise tek bir sorunun cevabına takılıp kalmaktı. Tek bir sorunun ve cevabının yüceltilmesiydi delilik dediğimiz. Ölüm, bilincin gitmesi demek ise, o halde ölünce sorular da biterdi. Yok, eğer ölüm daha bilinçli bir hal ise, o zaman sorular daha da artacaktı. Tekrar musalla taşına baktı.
Reklam
Üşüdü. Her yere her şeye yetişme isteği, üşüme kadar hızlı işledi içine. Kitaplara yetişmek istedi en çok. Sonra konulara yetişmek istedi. Kelimelere yetişmek istedi. Anlamlara yetişmek istedi. Aralıklara, genişliklere ve darlıklara yetişmek istedi. Biraz otobüslere, çokça yolculara yetişmek istedi.
Hiçbir şeye yetişemeyeceğini anladı. Tek bir şey koymalıydı her şeyin yerine. Her şeyin özeti olan...
'Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır' derler : )
Baharın başlangıcı sayıldığı halde kış kadar soğuk Mart ayı gibi mevsimlerin ortasına şaşkınca bırakıvermişti beni. O kadar üşüyüp üşütürken, bahar ayları arasında niye sayıldığını bilmeyen Mart ayı gibi... Adı baharken kar düşebilen; bahar olduğuna kendisi bile inanmamışken en fazla bir ana okulu afişi kadar çevresini ısıtabilmiş Mart ayı gibi...
Batı Medeniyeti, aslında herşeyini aldığı Mezopotamya’yı sonradan geri kalmışlıkla suçlayacaktı. Kendine sürekli geri kaldığını söyleyen Mezopotamya öğrenilmiş çaresizlik sonucu geri kalmayı gerçekten kadere dönüştürecekti..
Sayfa 410 - Ketene
Reklam
863 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.